

German Expressionism Akımı ve Film Listesi
Çıkış Noktası Germany
En Aktif Yıllar 1918 – 1932
Sayfa İçeriği
Giriş: German Expressionism
20. yüzyılın başında, 1. Dünya Savaşı (1914-1918) tüm Avrupa’yı değiştirdi. Avrupa ülkeleri ekonomi, sosyoloji, bilim, ticaret, sanayi ve sanat gibi konularda günümüzü şekillendirecek bir değişim içerisine girdi. Henüz erken dönemlerini yaşayan sinema bu değişimi geçiren başlıca sanat disiplinlerinden biri oldu. Sinema kalıcı şekilde 1. Dünya Savaşı’nın etkilerini yüklendi. German Expressionism sinemada yaşanan bu değişimi en iyi aktaran akımlardan biri oldu.
German Expressionism Nedir?
German Expressionism, 1. Dünya Savaşı ile birlikte birçok konuda yıkıma uğramış Almanya’daki film yönetmenlerinin, duygularını subjektif şekilde yorumlayıp, aşırı tasvirler ile aktardıkları filmler ile ortaya çıkan bir film akımıdır. Expressionist filmler yabancılık, tekinsizlik ve belirsizlik gibi betimlenmesi güç olan duyguları ifade edebilme yöntemini sinema için kalıcı şekilde belirlemiştir.
Expressionism Teriminin Kökeni
Expressionism akımı, öncelikli olarak 19. yy. sonu 20. yy. başlarında şiir ve resim alanında Kuzey Avrupa’da ortaya çıktı. Expressionist eserler, modernist özellikleri ile dünyayı yalnızca eser veren kişinin öznel bir perspektiften sunar. Sanat severde duyguları ve fikirleri uyandırmak için tasvirler kökten çarpıtılır. Sanatçıların gerçeklikten ve objektif yaklaşımdan uzak şekilde, aktarmak istedikleri duygusal deneyimi aşırılıkları kullanarak ifade etme şekilleri expressionism kavramını ortaya çıkartmıştır.
German Expressionism Akımının Kısa Tarihi
Arkaplan
20. yy başında Alman sineması önce Cinema of Attractions akımı içerisinde eserler verdi. Cinema of Attractions sinemacıların 19. yy. sonunda ve 20. yy başında filmlerde genellikle günlük hayatta karşılaşılamayacak görüntüleri aktarma motivasyonuyla ortaya çıkmış bir teoriydi. Film yapımcıları bu akım ile düşük maliyetli fakat dikkat çeken filmler çekip kazanç sağladı.
Zaman içerisinde Alman filmleri Cinema of Attractions’tan uzaklaşarak başka bir Fransız kökenli film akımı olan “Film d’Art”akımına yakınlaştılar. Film d’Art akımı ile birlikte tiyatro eserleri ve önemli edebiyat eserlerinin uyarlamaları filme alındı. Film d’Art filmleri sinemanın kabiliyetlerini kullanmamaları sebebiyle sinemadan daha çok tiyatroya aitlerdi. Eserler tiyatrodan kopyalanırken seyirci deneyimi de tiyatrodan kopyalandı.
Cinema of Attractions ve Film d’Art akımları her ne kadar ekonomik olarak çalışan modellerse de Almanya çok hızlı bir değişim içerisindeydi. Alman sinema severler, film yapımcıları ve yönetmenleri, ekonomik ve psikolojik olarak bu akımların kapsamadığı bir alana doğru savruluyordu.
1. Dünya Savaşı’na yaklaşılırken Alman ekonomisi giderek daha fazla daraldı. Daralan ekonominin yanı sıra Almanya giderek daha izole bir ülke haline geldi. Bu durum tüm Alman halkını etkilediği gibi sanatçıları ve sinemacıları da etkiledi. Çekilen film adedi giderek düştü. Alman filmlerine olan ilgi azaldı.
1. Dünya savaşının hemen öncesinde 1913 yılında çekilen The Student of Prague filmi Alman sineması için önemli bir yapımdı. Film, Faust’u andıran öyküsü ile ilgi çekiciydi. Fakat daha önemlisi filmin aktardığı, çaresizlik, tekinsizlik, kıstırılmışlık hissi ve bunları aktarma yöntemi yenilikçiydi. The Student of Prague’ın, düşük maliyetlerde gerçekleştirmeyi becerdiği güçlü betimleme, Alman sinemasının içinde bulunduğu krizden çıkışı için önemli bir fırsattı.
Başlangıç
1913 yılında Paul Wegener ve Stellan Rye yönetmenliğindeki The Student of Prague, German Expressionism filmlere geçiş için atılan ilk adımlardan biri oldu. The Student from Prague ile Alman sineması, Film d’Art akımı hegemonyasından çıkışının en önemli sinyalini verdi.
1. Dünya Savaşı Dönemi
1. Dünya savaşı sırasında film çeken Avrupa ülkelerinin sinemaları altyapı ve tesislerinin yıkıma uğraması sebebiyle büyük darbe aldı. Aynı zamanda ülkelerin film ekipleri ve film ekipmanları savaşı belgelemek için cephede ve cephe ardında görevlendirildi. Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya sinemaları uzun süreler devletten bağımsız şekilde film üretemedi.
1916 yılında Alman Hükümeti yabancı filmlerde Almanya karşıtlığının artması sebebiyle tüm yabancı filmlere ambargo uygulamaya başladı. 1917 yılında Alman hükümeti tarafından Alman sineması, savaşın belgelenmesi ve propaganda filmlerinin çekilmesi için görevlendirildi. Tüm Alman sineması stüdyo, ekip ve ekipmanları, Alman Supreme Army Command emri altına girdi. Alman film endüstrisini uzun süre domine edecek yeni yapı Universum Film-Aktien Gesellschaft (UFA) olarak isimlendirildi.
Ana Dönem
UFA ile birlikte tüm stüdyo, ekip, ekipmanlar, sinemacılar merkezileştirildi ve tek bir stüdyo haline getirildi. UFA hem teknik yeterlilikleri hem de sürekli olarak finanse edilmesi sebebiyle bir anda Avrupa’daki en önemli film üreticisi haline dönüştü. Almanya’nın 1914 yılında film üretim sayısı 24 iken UFA ile bu sayı 1918 yılında 130 filme çıktı. Üretilen film adedinin artışında, UFA’nın yüksek üretim kapasitesi ve yabancı filmlere konulan ambargo sebebiyle iç pazardaki film açığının önemli etkisi oldu. Savaşın sona ermesiyle UFA dünyanın en büyük stüdyosu haline gelecekti.
1. Dünya Savaşı Sonrası
Almanya’nın savaşı kaybetmesinin ardından 1918 – 1929 yılları arasında devam edecek “The Weimar Republic” dönemi başladı. Bu dönemde German Expressionist filmleri tetikleyecek yeni değişkenler ortaya çıktı:
Milyonlarca ölü, yaralı ve sakat insan
Psikolojik olarak çöküntüye uğramış toplum
Altyapı eksiklikleri
Ekonomik bunalım, hiperenflasyon
Savaşı kazanan ülkeler ile çatışma, uzlaşmazlık ve ambargolar
Böylesine kaotik bir ortam içerisinde UFA’nın durumu Alman sineması için oldukça umut vaad ediyordu. Savaş için merkezi hale getirilip, finanse edilen UFA’nın artık savaş için üretmesi gerekmiyordu. Savaş sırasında çekilen filmler ile toplumun Alman filmlerine olan ilgisi de artmıştı. Tüm bu etkenler Expressionist film yönetmenlerinin çektikleri filmlerde sınırları daha fazla aşmaları için olanak sağladı. Friedrich Wilhelm Murnau, Fritz Lang, Robert Wiene alışılmadık hikaye anlatım yöntemleri ve yenilikçi görsel tasarımları ile expressionist sinemayı en üst seviyeye taşıyacaklardı. Fakat German Expressionsim’i asıl tetikleyen şey henüz gerçekleşmemişti.
1920 yılına gelindiğinde bağımsız bir stüdyo olan Deutsche Eclair (Decla), teknik imkansızlıkları aşmak için geliştirdiği yöntemlerle, Robert Wiene yönetmenliğinde The Cabinet of Dr. Caligari’yi çekti. Film o ana kadar yapılmış filmlerden görsel olarak tamamen başka bir noktadaydı. Film, keskin sınır çizgileri ile oluşturan makyaj, ışık ve gölgeler ile yapılan betimlemelerde başarılı oldu. Filmde açık gri tonlarında arka plana sahip dekorun, siyah ile keskin hatlar teşkil edecek şekilde boyanmasıyla 2 boyutlu alanlar ve gerçek dışı perspektifler oluşturuldu. Yine boyamalar ile ışık ve gölgeler yaratıldı. Benzer sinematografik aşırtmalar ile sinemayı değiştiren bir başyapıt ortaya çıktı. The Cabinet of Dr. Caligari alegorik öykü yapısı, set, dekor, ışık, makyaj, kostüm konularında kendisinden sonra gelecek expressionist filmler için referans noktaları oluşturdu.
Expressionist filmlerin sayısı; toplumun filme gitme alışkanlıklarının artışı, UFA’nın, expressionist filmleri fonlaması ve The Cabinet of Dr. Caligari gibi referans bir film ile kısa zamanda arttı.
German Expressionist filmlerin en önemli örneklerinden bazıları UFA’nın yapımcılığı altında ortaya çıktı.
Dr. Mabuse the Gambler (1922)
Die Nibelungen (1924)
The Last Laugh (1924)
Metropolis (1927)
Faust (1926)
…
UFA’nın erken döneminde çalıştığı en önemli expressionist yönetmenler ise şu şekilde oldu: Ludwig Berger, Wilhelm Dieterle, Paul Czinner, Ewald André Dupont, Fritz Lang, Karl Grune, Ernst Lubitsch, Friedrich Wilhelm Murnau, Hanns Schwarz, Arthur Robison, Joe May, Paul L. Stein, Wilhelm Thiele.
Bu dönemde Fritz Lang ve Friedrich Wilhelm Murnau çektikleri, birçoğu başyapıt olarak anılan filmleri ile German Expressionism’i ve dünya sinemasını şekillendirdiler.
Fritz Lang: M (1931), Dr. Mabuse, der Spieler (1922), Die Nibelungen: Siegfried (1924), Die Nibelungen: Kriemhild’s Revenge (1924), Metropolis (1927), The Testament of Dr. Mabuse (1933) …
Friedrich Wilhelm Murnau: Desire (1921), The Haunted Castle (1921), Nosferatu (1922), Phantom (1922), Faust (1926) …
German Expressionism Akımının Sonu
Alman sineması 1. Dünya Savaşı ardından normalleşen atmosfer ile daha fazla tanındı. Expressionist yönetmenler savaş sonrası kaotik ortamda yüksek üretebilme kabiliyetleri ile çok sayıda film çekti. Expressionist film ve yönetmenlerin bilinirlikleri, Almanya’ya uygulanan ambargoların kaldırılmasının ardından üst seviyeye çıktı.
Almanya’nın 1. Dünya Savaşı sonrasında tekrar dışa açılması, Alman sineması için bazı konularda kritik dezavantajlara sebep oldu.
Almanya’nın savaş sonrasında yeniden yapılanması ve finanse edilebilmesi için global ölçekte yapılan anlaşmalar sonrasında kur stabil hale geldi. Stabil hale gelen kur; film ithal etmenin, film üretmekten daha ucuza mal olmasına sebep oldu.
Kalkan ambargoların ardından Alman pazarında Hollywood filmleri Alman filmlerine göre daha fazla rağbet gördü. Alman filmlerinin Almanya’daki pazar payı daraldı.
UFA’ya Amerikan Paramount ve Metro-Goldwyn-Mayer ile imzalanan anlaşmalar sonrasında gelen yükümlülükler, şirketin mali sıkıntılar yaşamasına sebep oldu. UFA’nın Amerikan firmaları ile yaptığı anlaşmalardaki amacı Amerikan pazarına ve dünyaya açılmaktı fakat bu anlaşmalar sonucunda yaşananlar ile Alman sineması Amerikanlaşmaya başladı. UFA yaşadığı Decla birleşmesinin ardından dünyanın en büyük stüdyolarından biri haline dönüşmesine rağmen film gelirleri beklentileri karşılamadı.
Pazar payı azalan UFA’nın ekonomik bağımsızlığı ve üretim kabiliyetleri azaldı.
1930’lara gelindiğinde 1. Dünya savaşı sürecini UFA ile atlatan Alman sineması bu sefer de farklı dinamikler ile sınandı. UFA ile birlikte sinema sektörü de ekonomik bunalımın içerisine düştü. Holywood’un pazar payı Almanya’da beklenenden çok daha fazla genişledi. Nazi partisi ise sanatçılar üzerinde baskı kurarak onları yeni bir propaganda sineması düzeni içerisine çekmeye çalıştı.
1933 yılında Adolf Hitler Almanya Şansölyesi olarak atandı. Ardından Joseph Goebbels 3. Reich Kamu Aydınlanma ve Propaganda Bakanlığı’na (Reichsministerium für Volksaufklärung und Propaganda veya Propagandaministerium) atandı. Goebbels ve ekibi tüm Alman medyasını ve sanat kurumlarını kontrol ederek propagandalarını daha güçlü hale getirmeyi amaçladı. 1930’larda sinemacılar üzerinde kurulmaya başlanan baskı bu dönemde daha da arttı. Baskı sebebiyle birçok yönetmen, yazar, görüntü yönetmeni, ses uzmanı Almanya’dan ayrılmak zorunda kaldı. Almanya’yı terk eden sanatçılar İtalya, Fransa fakat daha çok Amerika’ya gitmeyi tercih etti. Bu dönemde Robert Siodmak, Billy Wilder, Otto Preminger, Paul Leni, F.W. Murnau gibi isimler Almanya’yı terk etti. Fritz Lang Amerika’ya göç ederek Paul Leni ve F.W. Murnau’ya katıldı.
Weimar Period’u içerisinde güçlenen ve çağının ötesinde işler yapan Alman Sineması çok fazla yetenekli ismini kaybetti. Kısa süre içerisinde expressionist filmlerin çekilmesi son buldu.
German Expressionism Akımının Karakteristikleri
Aşağıda belirtilen karakteristik özellikler German Expressionism’in çerçevesini oluşturur. Bu özelliklerin hepsini bir arada sunabilen The Cabinet of Dr. Caligari’ye yaklaşabilen film sayısı çok fazla değildir. Bu sebeple The Cabinet of Dr. Caligari, German Expressionism’in referans filmi olarak nitelendirilir.
Filmlerin izleyicilere yoğun şekilde karamsarlık, tekinsizlik, yoksunluk duygularını aktarması
Anti-kahraman veya şeytani özellik gösteren karakterlerin hikayenin merkezinde yer alması
Öykülerinin barındırdığı eleştiri ve alegorik yapı
Filmlerin anlatılan konuya karşı olan subjetkif bakış açısı
Anlatımda gerçekleştirilen aşırılık içeren tasvirler
Filmlerde kişilik bölünmesi, paranoya, saplantı, delilik ve histerik durumlarının görünmesi
Geometrik şekillerin, perspektifin, yansımaların ve bunlara olanak sağlayan çerçeve, ayna, ray, merdivenlerin kompozisyonun bir parçası haline gelmesi
Kadraj içerisinde keskin gölgeler ve ışık geçişlerine yer verilmesi
Kamera hareketleri
Özel efektlerin kullanımı
German Expressionism Akımının Etkileşimleri
German Expressionism kritik bir dönemde ortaya çıktı ve sonlandı. İki dünya savaşı arasında dönemin tüm ekonomik bunalımlarını, karamsarlığını, kutuplaşmış yapısını ve toplumsal çatışmalarını üstlendi. İleride kült ve klasik olarak anılacak son derece karanlık ve absürd filmler çekildi. Bu durum sinemanın anlatım şekillerinin genişleyebileceği noktaları göstermiş oldu. Sinemanın kabiliyetleri yeniden keşfedildi. Expressionism, korku ve gerilim film türleri ile Film Noir’de kendisine belirgin şekilde yer buldu.
Korku sineması
Korku sinemasının veya korku öğesi içeren sahneler için günümüzde kullanılan birçok teknik ilk olarak German Expressionist filmler ile ortaya çıktı. Keskin ışık ve gölgeler, gerçeküstü karakterler, kişilik bölünmeleri, absürt kamera açıları ve daha birçoğu kısa zamanda korku filmlerinin vazgeçilmez unsurları haline geldi.
Film Noir
2. Dünya Savaşı’nın etkileri ile başta Almanya olmak üzere Avrupa’dan Amerika’ya çok fazla sinemacı göç etti. German Expressionism 1. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında nasıl Alman Sinemacıların kendini dışavurum şekline dönüştüyse, Amerikan sinemacıların 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşayacağı travmaların dışavurum yöntemi olan Film Noir’in de temelini teşkil edecekti.
Billy Wilder, Otto Preminger, Alfred Hitchcock, Orson Welles, Carol Reed ve Michael Curtiz çektikleri noir filmler ile expressionism etkilenmelerini en iyi şekilde ortaya koyan yönetmenlerdir.
İstisnalar
UFA her ne kadar expressionist filmlerin yapımında önemli rol oynasa da doğrudan hükümetin kontrolü altında bir yapıydı. UFA tekeldi, kurulması birçok firmanın kapatılması, birleştirilmesi ve kamulaştırılması ile gerçekleştirildi. UFA, yönetmenler üzerinde propoganda filmi çekilmesi yönünde baskı oluşturabiliyor, sansür uygulayabiliyordu.
Expressionist Film Listesi
*Liste filmleri yapım yılları yeniden eskiye olacak şekilde sıralanmıştır.
- Nerves (1919) Robert Reinert
- Nosferatu (1922) F.W. Murnau
- Phantom (1922) F.W. Murnau
- Waxworks (1924) Leo Birinsky, Paul Leni
- Vampyr (1932) Carl Theodor Dreyer
- Warning Shadows (1923) Arthur Robison
- The Student of Prague (1913) Paul Wegener, Stellan Rye(co-director)
- The Man Who Laughs (1928) Paul Leni
- The Hands of Orlac (1924) Robert Wiene
- The Last Laugh (1924) F.W. Murnau
- The Cabinet of Dr. Caligari (1920) Robert Wiene
- Tartuffe (1925) F.W. Murnau
- The Golem (1920) Carl Boese, Paul Wegener
- Dr. Mabuse the Gambler (1922) Fritz Lang
- Destiny (1921) Fritz Lang
- Die Nibelungen: Siegfried (1924) Fritz Lang
- Die Nibelungen: Kriemhild’s Revenge (1924) Fritz Lang

“Nerves” (1919), I. Dünya Savaşı’nın sonlarında, bir Alman kasabasında geçen bir dram filmidir. Film, bir demiryolu istasyonunda çalışan işçilerin, sevgi, ihanet, intikam ve trajedi dolu hayatlarına odaklanır. Filmde, toplumsal ve psikolojik gerilimler, kişisel çatışmalar ve sınıfsal farklılıklar gibi temalar ele alınır. “Nerves”, döneminde oldukça etkileyici ve yenilikçi bir film olarak…➝

“Nosferatu” (Nosferatu: Bir Sinfoni Mefistofelesinde), 1922 yılı yapımı bir Alman korku filmidir. Film, Bram Stoker’ın Drakula romanına dayanarak yapılmıştır. Hikaye, genç bir emlakçının, Hutter’ın, Transilvanya’ya gitmesi ve orada karşılaştığı Kont Orlok adlı gizemli bir vampirin peşine düşmesini konu alır. Hutter, Orlok’un kasabasına gelmesiyle bir dizi ürkütücü olayla karşılaşır. Film, sürükleyici…➝

“Phantom” (Fantoma), 1922 yılında çekilen bir Alman sessiz filmidir. Film, Londra’da bir tiyatroda çalışan genç bir kadın olan Lorenzi’nin, sahne işçisi olan Erique adlı bir adamın takıntılı aşkına karşı mücadelesini konu alır. Lorenzi, Erique’nin takıntılı tutumlarından kurtulmaya çalışırken, gizemli bir şekilde ortadan kaybolan birkaç kişinin ardındaki gerçeği öğrenir. Film, F.W….➝

Leo Birinsky ve Paul Leni tarafından yönetilen “Waxworks” filminin öyküsü, bir balmumu müzesinde çalışan bir genç adamın, müzede sergilenen üç ünlü kişinin hikayelerini anlatmasına dayanıyor. İlk hikaye, Caliph Harun Al-Rashid’in maceralarını anlatırken, ikinci hikaye, Ivan the Terrible’in hayatını ve son hükümranlığı dönemini konu alıyor. Son hikaye ise Jack the Ripper’ın…➝

“Vampyr” (1932), bir seyahatname yazarının Fransa’da yaşadığı doğaüstü olayları anlatan bir korku filmi. Yazar Allan Gray, keşfettiği gizemli bir şatoda yaşayan ailede, vampirlerin varlığından şüphelenir. Şatodaki ürkütücü ve karanlık olaylara tanık olan Gray, kendini korkunç bir sırrın içinde bulur ve hayatı tehlikeye girer. Film, gerilim, atmosferik korku ve gotik unsurlarla…➝

“Warning Shadows” (Uyarı Gölgeleri), 1923 yapımı bir Alman sessiz filmidir. Film, bir soylu ailenin evinde geçen bir öyküyü anlatır. Film, yemeğe davet edilen birkaç kişi ve hizmetçilerinin arasındaki gizli aşklar, kıskançlıklar ve entrikaların ortaya çıkmasını anlatır. Filmin dikkat çeken özellikleri arasında, gölge oyunlarının kullanımı ve gizli duyguları gösteren detaylı mimiklerin…➝

“The Student of Prague” (Praglı Öğrenci), 1913 yapımı Alman sessiz filmidir. Film, bir öğrencinin ruhunu şeytanla değiştirdiği bir hikayeyi anlatır. Balduin, sevdiği kadını etkilemek için şeytana başvurur ve onun öğrencinin suretine girmesi karşılığında zengin olmayı kabul eder. Ancak, şeytanla yaptığı anlaşma sonrası hayatı, korkunç bir şekilde değişmeye başlar. Film, Alman…➝

“The Man Who Laughs” (1928), Victor Hugo’nun aynı adlı romanından uyarlanan bir dramatik film. Film, 17. yüzyıl İngiltere’sinde, serseri bir adamın oğlu Gwynplaine’in yüzünü bir cerrah tarafından sabit bir şekilde gülümseyen bir ifadeye dönüştürmesiyle başlar. Gwynplaine, korkunç görüntüsü nedeniyle bir “gülümseyen adam” olarak ünlenir ve Sir John ve onun kör…➝

“The Hands of Orlac” (Orlac’ın Elleri), 1924 yılı yapımı bir Alman korku filmidir. Film, bir piyanist olan Paul Orlac’ın elini kaybetmesi ve yerine nakledilen başka birinin eliyle yeniden çalabilmesi için yapılan ameliyat sonrasında yaşadığı zorlukları anlatıyor. Ancak, Orlac’ın yeni elinin bir seri katilin eli olduğuna dair şüpheleri artar ve hayatı…➝

“The Last Laugh” (Son Kahkaha), 1924 yılında F.W. Murnau tarafından yönetilen bir Alman sessiz filmidir. Film, ünlü bir otelin asansör operatörü olan yaşlı bir adamın, işinden kovulduktan sonra yaşadığı kişisel ve toplumsal düşüşü konu alır. Film, otelin asansör operatörünün gördüğü toplumsal statünün kaybı ve onunla birlikte gelen utanç, aşağılanma ve…➝

“The Cabinet of Dr. Caligari” (Dr. Caligari’nin Muayenehanesi), 1920 yılında çekilen bir Alman sessiz filmidir. Film, bir hipnotizmacının bir fuarda sergilediği son derece tuhaf bir adamı kontrol altına alması sonucu ortaya çıkan olayları konu alır. Caligari’nin kontrolündeki adam, bir dizi cinayet işlemeye başlar ve filmin ilerleyen bölümlerinde gerilim ve gizem…➝

“Tartuffe”, F.W. Murnau’nun 1925 yapımı sessiz filmidir. Film, Molière’in aynı adlı oyunundan uyarlanmıştır. Tartuffe, iyi niyetli ve cömert bir adam olarak görünen ancak gerçekte düzenbazlık yapan bir din adamıdır. Orgon adındaki bir adam, Tartuffe’ün sözde dindarlığına kanar ve onu evinde ağırlar. Ancak Tartuffe, Orgon’un karısı, kızı ve evinin kontrolünü ele…➝

“The Golem” (Golem), 1920 yapımı Alman sessiz filmidir. Film, Prag’da yaşayan Yahudilerin hikayesini anlatır. Yahudi bir rahip, tanrısal güçlere sahip bir yaratık olan Golem’u yaratır ve onu toplumu korumak için kullanır. Ancak, Golem’un güçleri kontrolden çıkar ve rahip, yaratığın şiddetine karşı koymak zorunda kalır. Film, Yahudi efsanesi Golem’dan uyarlanmıştır ve…➝

Fritz Lang’in yönetmenliğini yaptığı “Dr. Mabuse the Gambler” filminin öyküsü, Norbert Jacques’in aynı adlı romanına dayanıyor. Film, psikopat bir suç dehası olan Dr. Mabuse’un, Berlin’de çeşitli suçlar işleyerek zenginlik ve güç arayışını anlatıyor. Polis, Mabuse’un peşine düşerken, onun gücüne karşı zorlu bir mücadele verir. Film, toplumsal düzenin çözülmesi, bireysel güç…➝

“Destiny” (Kader), 1921 yılında Fritz Lang tarafından yönetilen bir Alman sessiz filmidir. Film, bir kadının ölen nişanlısını geri getirmek için Ölüm ile yaptığı anlaşmayı konu alır. Kadın, üç farklı hikayede Ölüm ile karşılaşır ve her bir hikaye farklı bir ülkede geçer. Her hikaye, kadının Ölüm’e yalvarması ve onu ikna etmeye…➝

“Die Nibelungen: Siegfried” (Nibelungen: Siegfried), 1924 yılında Fritz Lang tarafından yönetilen bir Alman sessiz filmidir. Film, İskandinav efsanelerinde geçen Nibelungen hikayelerinden biri olan Siegfried’in maceralarını anlatır. Siegfried, ejderha Fafnir’i öldürerek onun hazinesini ele geçirir. Ancak bu, onu birçok tehlikeli düşmanın hedefi haline getirir. Film, Alman tarihinin birçok unsuru ve sembolünü…➝

“Die Nibelungen: Kriemhild’s Revenge” (Nibelungen: Kriemhild’in İntikamı), Fritz Lang’ın 1924 yapımı sessiz Alman filmi “Die Nibelungen” serisinin ikinci bölümüdür. Film, Siegfried’in ölümünden sonra dul kalan Kriemhild’in intikamını almaya karar vermesiyle başlar. Kriemhild, eski düşmanlarıyla yüzleşir ve onları alt etmek için hain bir plan hazırlar. “Die Nibelungen: Kriemhild’s Revenge”, Alman destanı…➝
En İyi Expressionist Yönetmenleri
- Fritz Lang
- Carl Theodor Dreyer
- Robert Reinert
- Friedrich Wilhelm Murnau
- Paul Wegener ve Stellan Rye
En İyi Expressionist Filmleri
- The Student of Prague (1913)
- The Cabinet of Dr. Caligari (1920)
- Die Nibelungen: Siegfried (1924)
- Metropolis (1927)
- M (1931)
Referanslar ve İleri Okuma
Wikipedia (Cinema)
UNIVERSITY OF MARYLAND
Wikipedia (Art)
BFI