Rus sinemacılar 1. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Rus tarihinin yanısıra sinema tarihine de şekil veren Soviet Montage teorisini geliştirdi. Geliştirilen teoriye uygun olarak yaklaşık 10 yıl boyunca birçok Soviet montage filmi çekildi. Sovyet Montaj filmleri yenilikçi montaj teknikleri ile sinemaya yepyeni bir yetkinlik kazandırdı. Anlatımı güçlendiren bu yetkinlik ile sinema 1. Dünya Savaşı’ndan Ekim Devrimine ve iç savaşa sürüklenen Rusya’da, kitlelerin yönlendirilmesi için önemli bir propoganda aracı haline geldi.
Rus sinemacılar 1. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Rus tarihinin yanısıra sinema tarihine de şekil veren Soviet Montage teorisini geliştirdi. Geliştirilen teoriye uygun olarak yaklaşık 10 yıl boyunca birçok Soviet montage filmi çekildi. Sovyet Montaj filmleri yenilikçi montaj teknikleri ile sinemaya yepyeni bir yetkinlik kazandırdı. Anlatımı güçlendiren bu yetkinlik ile sinema 1. Dünya Savaşı’ndan Ekim Devrimine ve iç savaşa sürüklenen Rusya’da, kitlelerin yönlendirilmesi için önemli bir propoganda aracı haline geldi.
Aleksandr Dovzhenko’un yönetmenliğini yaptığı Zvenigora, Ukrayna’nın doğal güzelliklerini ve kırsal yaşamını anlatan bir film. Film, çağdaş sanayi toplumlarına karşı bir övgüdür ve Ukrayna’nın geçmişine bir saygı duruşu niteliğindedir. Film, Ukrayna tarihinde önemli bir yere sahip olan Zvenigora dağı etrafında dönen hikayeleri anlatmaktadır. Film, geleneksel Ukrayna yaşamının, mitolojik inançların, zanaatların ve doğal dünyanın keşfine odaklanmaktadır. Zvenigora, Sovyet sinemasının öncü filmlerinden biri olarak kabul edilir ve Dovzhenko’nun yaratıcı vizyonunu ortaya koyar.
Nikolai Gogol’un kısa öyküsüne dayanan “The Overcoat”, 19. yüzyıl Rusya’sında geçiyor. Hikayenin kahramanı Akaky Akakievich Bashmachkin, sıradan bir memurdur ve çevresindekiler tarafından hor görülür. Ancak bir gün, yeni bir palto alarak hayatını değiştirme hayali kurar. Bu umudu, üstlerinin onu güldürmek için aldığı sahte bir palto alarak yıkılır. Film, Rus sosyal hayatı hakkında birçok gönderme yaparken, trajik bir sonla sona eriyor.
The New Babylon, 1871 Paris Commune’una dayanan bir sosyal drama filmidir. Film, bir mağaza satıcısı olan Louise ve bir eyalet memurunun oğlu olan Jean’in aşk öyküsünü anlatır. Paris’teki Ayaklanma sırasında, Jean ordudan ayrılır ve Commune’e katılırken Louise, üçüncü cumhuriyet savunucularına katılır. Ancak Commune düştüğünde, Jean tutuklanır ve kurşuna dizilirken Louise savaşın ardından özgürlüğüne kavuşur. Film, Paris’te çekilmiştir ve gerçek tarihi olaylarla harmanlanmıştır.
Dziga Vertov’un 1928 yılında yayınlanan belgesel filmi “The Eleventh Year”, Sovyetler Birliği’ndeki ekonomik gelişmeleri anlatıyor. Film, bir yandan Sovyetler Birliği’nin sanayi üretimindeki büyük atılımlarını ve ülkenin modernleşmesini anlatırken, diğer yandan da insanların hayatlarını ve çalışma koşullarını gözler önüne seriyor. Film, birçok farklı kameramanın çalışmalarından derlenmiştir ve bu nedenle bazı bölümlerinde belirgin bir kurgusal öykü yoktur. Ancak Vertov’un karakteristik montaj teknikleri kullanılarak, seyirciye Sovyetler Birliği’nin ekonomik kalkınmasına dair derin bir anlayış sunulmaktadır.
Lev Kuleshov’un yönetmenliğini yaptığı “The Extraordinary Adventures of Mr. West in the Land of the Bolsheviks”, Sovyetler Birliği’ni ziyaret eden Amerikalı bir turisti konu ediyor. Komik ve hiciv dolu bir macera olan film, Sovyetler Birliği’ni Batı imajıyla karşılaştırarak eleştiriyor. Film, Sovyet propagandasına yanıt olarak yapılmış olsa da, Kuleshov’un gösteri sanatları ve dışa dönük komedi tekniklerini kullandığı özgün bir yapımdır.
Sergei Eisenstein’in yönettiği “Stachka” (Meydan), bir fabrika grevi sırasında işçilerin karşılaştığı zorlukları anlatıyor. Film, işçilerin güçlü bir şekilde organize olmasının önemini vurgularken, sosyal adaletsizlik ve bireysel özgürlüğün sınırları hakkında da düşündürüyor. Eisenstein, filmde montaj tekniklerini ustaca kullanarak, sadece hikayenin akışını değil, aynı zamanda işçi sınıfının mücadelesine duygusal bir boyut da katıyor. Film ayrıca, o dönemde Sovyet sinemasında popüler olan birçok politik tema hakkında da konuşuyor.
Storm Over Asia (Asya’nın Fırtınası), 1920’lerde Sovyetler Birliği’nin batısındaki bir bölgede geçen bir dramatik film. Film, küçük bir çobanın hayatındaki olayları takip ederken, Sovyetler Birliği’nin çöküşüne ve Çin’deki bir isyana doğru ilerleyen politik ve sosyal karmaşayı tasvir ediyor. Film, Sovyetler Birliği’nin askeri işgali sırasında çekildi ve çekimler büyük ölçüde yerel halkın katılımıyla gerçekleştirildi. Film, Vsevolod Pudovkin tarafından yönetildi ve Sovyet sinemasının en önemli örneklerinden biri olarak kabul ediliyor.
Vsevolod Pudovkin’in yönetmenliğini yaptığı “Mother” filmi, 1905 Rus Devrimi’ni konu alıyor. Filmde, fabrikada işçilerin yaşadığı zorlu çalışma koşullarına karşı ayaklanmaları ve annesinin oğlunun tarafını seçmesiyle birlikte devrimci fikirlere kapılması anlatılıyor. Film, Rusya’nın politik ve sosyal tarihine odaklanarak bir ailenin dramını izleyicilere yansıtıyor. Pudovkin’in kullandığı kamera açıları, kurgusu ve oyuncu yönetimi, filmin döneminde büyük bir etki yaratmıştır.
Ekim Devrimi’nin 10. yıl dönümü vesilesiyle yapılan bu belgesel tarzındaki sinema filmi, Rusya’daki devrimin başlangıcından sonraki 10 günü anlatır. Film, St. Petersburg’da (o zamanlar Petrograd) hükümet binalarını işgal eden halk hareketlerini ve Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesi sürecini gösterir. Film, gerçek görüntüler ve yeniden sahnelerle birleştirilerek yapılmıştır ve Sovyet sinemasının temel yapı taşlarından biri olarak kabul edilir.
1920’lerde Sovyet Gürcistan’ında geçen “My Grandmother” filmi, genç bir adamın Gürcü köyüne dönüşünü ve burada yaşadığı maceraları anlatır. Film, yerel halkın kıyafetleri, kültürü ve gelenekleri hakkında bilgi verirken, eski ve yeni dünya arasındaki çatışmaları da yansıtır. Komedi unsurları içeren film, Gürcü toplumunun yaşam tarzını gözler önüne sererken, Sovyet propaganda filmlerinin de örneklerinden biridir.
“Man with a Movie Camera” (Kamera ile Adam), Sovyet sinemasının öncü isimlerinden Dziga Vertov’un 1929 yılı yapımı belgesel filmidir. Film, bir günün hayatını, insanların işlerini, günlük aktivitelerini, şehir yaşamını ve insanların eğlence aktivitelerini gösteren bir dizi kısa kesitlerden oluşur. Kamera ve kurgu teknikleri kullanılarak oluşturulmuş olan film, Sovyet sinemasında belgesel sinemanın önemini vurgular. Film, sadece bir gösteri değil, aynı zamanda insanların hayatını anlamaya ve anlatmaya yönelik bir araştırma olarak da kabul edilir. “Man with a Movie Camera”, sinema tarihinde inovasyon, yaratıcılık ve özgünlükle bağdaştırılan bir başyapıt olarak kabul edilir.
“Konets Sankt-Peterburga” (Leningrad Symphony) Vsevolod Pudovkin ve Mikhail Doller’in yönettiği Sovyet sessiz filmidir. Film, bir işçi ailesinin yaşadığı zorlukları anlatırken, 1917 Ekim Devrimi’nin lideri Lenin’in vizyonunu da yansıtmaktadır. Film, Petrograd’daki bir fabrikada çalışan bir işçi olan bir genç adamın hikayesini takip ediyor. Genç adam, grevler sırasında devrimci fikirler edinir ve daha sonra bir Kızıl Ordu birliği ile cephede savaşır. Film, Rus devriminin yarattığı sosyal değişiklikleri ve proletaryanın mücadelesini anlatarak, Sovyet sinemasının önemli bir örneği olarak kabul edilir.
“Kino Eye” (Sinema Gözü), Dziga Vertov’un 1924 yılında çektiği belgesel filmidir. Film, Kamera-O gösterilerinde gösterilen kısa belgesel filmlerden oluşur ve Sovyet sinemasında avant-garde bir yapıt olarak kabul edilir. Film, insanın gerçeği görmesi ve anlaması için görsel bir dil kullanır ve dünya üzerinde gerçekleşen olayları halkın gözüyle görünür kılmayı amaçlar. Vertov, filmde insanlar arasındaki ilişkileri ve yaşamlarını kaydederek, yeni bir dünya düzeninin oluşumunu anlatır. Filmde, sıradan insanların yaşamından kesitler gösterilir ve kurgu tekniği kullanılmadan doğal bir anlatım benimsenir. “Kino Eye”, Sovyet sinemasının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir.
Dziga Vertov’un yönetmenliğini yaptığı Enthusiasm (Begeisterung), Sovyetler Birliği’nin sanayileşmesinin başarısını kutlamak için yapılmış bir belgesel filmidir. Film, Donbass bölgesindeki bir madencilik bölgesinde yaşayan işçilerin, yöneticilerin ve teknisyenlerin hayatlarını anlatırken, devrimci mücadelenin ve toplumsal dönüşümün bir tasvirini sunar. Film, kamera teknikleri ve montajı ile de döneminin öncü örneklerinden biridir ve fabrikaların modernizasyonu ile endüstriyel dönüşümün yanı sıra, Sovyet sinemasının yapısal dönüşümüne de öncülük etmiştir.
Boris Barnet’in yönettiği “Dom na Trubnoy” (Trubnaya Caddesi’ndeki Ev), Sovyetler Birliği’nde geçen bir komedidir. Moskova’daki bir apartman dairesinde yaşayan bir grup insanın hayatını konu alır. Film, Sovyet toplumunun farklı sınıflarından insanlar arasındaki sosyal çekişmeleri, sınıfsal ayrımları ve çelişkileri ele alır. Ana karakterimiz Marusya, fakir bir ailenin kızıdır ve ev sahibi tarafından evden çıkarılmakla karşı karşıyadır. Bu durumu çözmek için çeşitli yollara başvurur ve çevresindeki insanların hayatına dokunur.
Aleksandr Dovzhenko’un yönetmenliğini yaptığı “Earth”, Ukrayna’nın bir köyünde geçen bir dramadır. Film, tarımsal işçilerin Ukrayna’nın bağımsızlık mücadelesine katılması ve toprak reformu talepleriyle başlar. Ancak, iki köylü ailesi arasında çıkan toprak anlaşmazlığı nedeniyle gerilim artar. Film, insanlarla doğanın uyumlu ilişkisini anlatarak, Sovyet tarım reformunun hikayesini anlatmaktadır. İnsanın doğaya olan bağlılığını vurgulayan film, Ukrayna kültürüne özgü müzik, dans ve sembollerle doludur.
“Arsenal”, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde gerçekleşen devrimci olayları anlatan bir filmdir. Film, Kiev’deki bir silah fabrikasında çalışan işçilerin yoksulluk, sefalet ve sıkıntı içindeki hayatlarını ve sonrasında ortaya çıkan protestoları anlatmaktadır. Film, Sovyet Devrimi’nin zaferini kutlamak yerine, işçi sınıfının mücadelesini vurgulamaktadır. Ayrıca, Ukrayna’nın tarihindeki önemli olayları anlatması açısından da önemlidir.
Potemkin isimli Çarlık zırhlısı içerisinde bulunan askerlerin bir çok sıkıntının yanı sıra bir de yemek sıkıntısı çekmesinden çıkan bir isyanı konu almaktadır. Askerler artık daha fazla bozuk yemek yememek için ayaklanırlar, yemek yemeyi reddederler. Bu durum komutanları tarafından askeri teamüllere uygun(!) şekilde cezalandırılmak istenir. Ve sıkıntı sahil halkını daiçine alacak şekilde hızla büyür.