İçerik Başlıkları
Kadın Kavramı ve Feminizm Üzerine Filmler listesi kadının, kadın kavramının ve feminizmin sinema ile ilişkisini özetlemeyi amaçlar.
Kadınlar 19. yüzyılında sonunda ortaya çıkması sebebiyle diğer sanat disiplinlerinden farklı olarak sinemaya tespit edilebilir şekilde dahil oldular.
1895 yılında Alice Guy-Blaché Lumière Kardeşlerin Employees Leaving the Lumière Factory (1895) filmini izler. Tarihin ilk filminden herkes gibi oldukça fazla etkilenen Alice Guy çalışmakta olduğu dönemin en büyük film şirketlerinden Gaumont altında filmler çekmeye başlar.
Alice Guy film çektiği sürede yenilikçi işler yapar. Bazı kaynaklara göre ilk kurgu film olan The Cabbage-Patch Fairy (1896) filmini de Méliès’nin aynı kategori ile tanınan A Trip to the Moon (1902) filminden önce çekmiştir. Filmlerinde feminist ögelere yer verir. Özellikle The Consequences of Feminism (Feminizmin Sonuçları) (1906) gibi filmleri, cinsiyet rolleri ve toplumsal beklentilerin sorgulanmasına katkı sağlamıştır. Yönettiği filmlerde kadın karakterlere önemli ve güçlü roller vererek, kadınların hikaye anlatımında etkili bir şekilde yer almalarını sağlamıştır. Bu durum, kadın karakterlerin sadece erkek karakterlerin yan rolleri olmadığını gösteren önemli bir adımdır.
Alice Guy tüm yaptıklarına rağmen veya tüm yaptıkları sebebiyle sektörden uzak kaldığı bir kaç yıl sonrasında tekrar sektöre dahil olamaz. Men edilir. Çektiği filmlerden ismi kaldırılır ve bu filmler asistanlarının (erkek) filmleriymiş gibi gösterilir. Bazı filmleri bu sahipsizlik içerisinde ortadan kaybolur.
Alice Guy’ın gösterdiği cesaret ve teknik kabiliyetlerinin; erkek egemen bir dönem ve sektörde, kollektif bir kadın hareketi içerisine yer alamaması sebebiyle önemsizleştirilmesi sinema için ileriki yıllarda diğer sektörlerdekine benzer şekilde bir standarda dönüşecektir.
Bir izleyicinin veya konuya uzak bir kişinin kadınların sinemadan dışlandığını, zorluklarla karşılaştıklarını, engellendiklerini görmesi oldukça güç olabilir. Çünkü ilk dönemlerden itibaren kadınlar sinemada çok fazla görünür şekilde bulunurlar. Tek sorun kadınların neredeyse görünür oldukları tüm noktalarda stereotipleştirilmiş olmalarıdır.
Kadınların sinemada stereotipleştirilmesi, ataerkil düzenin kadınlar ve erkekler özellikle de çocuklar tarafından daha anlaşılır ve uygulanır hale gelmesine yardımcı olur. Stereotipleştirme sadece bir kesimi belirli kalıplar içerisine sığdırmaya çalışmakla yetinmez tüm izleyicilerin sınırlarını stereotipleştirilene göre dizayn eder.
Kadınlara kamera önünde stereotip olarak birçok rol biçilirken sektörde karar alıcı kritik rollere uzunca süre erişimleri olmamıştır. Buna rağmen kadınların bu streotiplerin dışına taşındığı filmlere de rastlamak mümkündür. Özellikle erken dönemde yenilikçi bir şekilde Sovyet montaj film akımında bu duruma sıklıkla rastlanır. Örneğin Sergei Eisenstein’ın Strike (1925), Mother (1926) ve Fridrikh Ermler’in Fragment of an Empire (1929) filmlerinde kadınlar stereotip olmanın çok ötesinde derinlikli ve etkindir. Eisenstein’ın bu filmlerde yaptığı şey kadına pozitif ayrımcılık değil devrim içerisindeki yerinin objektif şekilde gösterilmesinden ibarettir.
Sinemanının erken dönemindeki Sovyet montaj filmleri veya etkili olmuş bazı kadın yönetmenlerin münferit çıkışları (Alice Guy (1873-1968), Lois Weber (1879-1939), Dorothy Davenport Reid (1895-1977), Germaine Dulac (1882-1942), Anita Loos (1889-1981), Nell Shipman (1892-1970), Dorothy Arzner (1897-1979) …) 2. dünya savaşı sonrasında kadınların toplumda yeniden konumlandırılmaya başlanması ile sinemada kadınların daha egemen hale gelmesinin altyapısını hazırladı.
Dünya savaşı sonrasında kadınların toplum ve ekonomik düzen içerisinde edindikleri yerin ileriki yıllarda derinleşmesi femizimin ikinci dalgasının yaşanmasını sağlamıştır. Aynı dönemde özgürlükçü görüşlerin yaygınlaşması, ekonomik refahın artması, teknolojinin gelişmesi ve bağımsız sinemanın yaygınlaşması kadınların genişleyen sektör içerisinde daha fazla yer almalarını sağladı.
Feminizmin 2. ve 3. dalgasına denk gelen dönemde önemli kadın film yönetmenleri ile sinema tanıştı: Agnes Varda, Jane Campion, Kathryn Bigelow, Lina Wertmüller, Sofia Coppola, Catherine Breillat, Lucrecia Martel…
Kadınların daha çok kritik karar alıcı rolde sektör içerisinde yer edinmeye başlaması ile birlikte ortaya filmlerin ne kadar cinsel eşitlikçi veya ne kadar kadın dostu olduğunu belirlemeye yarayan testler ortaya çıktı. Bunlardan ilki ve en çok bilineni Bechdel testi oldu.
Bechdel Testi’ni geçebilmek için sorgulananlar:
Bechdel testi zamanla filmin kadına olan yaklaşımını tespit edebilmek için en geniş şekilde kabul gören test oldu. Buna rağmen testin sorgularının dar kapsamı ve manipüle edilmeye açık olduğu ortadadır. Eşitlikçi olmayan bir film dahi istenmesi durumunda Bechdel testini geçebilir.