“Pillow Fight” 1897 yılında Amerika’da çekilen bir kısa film. Film, bir yatak odasında iki kadının yastık savaşı yapmalarını konu alıyor. Filmin çekim tekniği oldukça basit olmasına rağmen, dönemin izleyicileri tarafından büyük ilgi gördü. “Pillow Fight”ın popülerliği, sinema tarihinde komedinin önemli bir yer tutmasına da katkıda bulundu.
Turkish Dance, Ella Lola (1898) James H. White tarafından yönetilen bir kısa filmdir. Filmde, Türk bir kadın olan Ella Lola’nın dans gösterisi sergilediği görüntüler yer alır. Bu film, o zamanlar popüler olan “exotic dancer” filmlerinden biridir. Ella Lola, İstanbul’da çekilmiştir ve dönemin Türk müziklerinden biri olan “Loin de son amour” eşliğinde dans eder. Film, kültürel ve etnik çeşitliliğe olan ilginin artmasıyla beraber popülerlik kazanmıştır
“The Waterer Watered” (1895), Fransız sinema tarihinin ilk önemli filmlerinden biridir. Film, bahçıvanın bir çiçek saksısını suladığı sırada yanındaki çocuğun suyu kesmesi ve bahçıvanın çocuğu sulaması sonucu şakaya dönüşen bir olayı konu alır. Film, sadece 60 saniye süren bir sessiz kısa filmdir ve hem Alice Guy hem de Louis Lumière tarafından yönetilmiştir.
A Kiss in the Tunnel, George Albert Smith tarafından yönetilen ve 1899 yılında çekilen bir kısa filmdir. Film, Londra’da bir tren tünelinde seyahat eden bir çiftin romantik anlarını konu alır. İlk olarak bir kadının kocasına bir öpücük vermesiyle başlayan film, tren tünelindeki karanlıkta gizlice birbirlerini öpmeye devam eden çiftin maceralarını anlatır. Film, kısa ama öz bir romantik hikaye anlatımı sunmaktadır.
Louis Lumière, kardeşi Auguste Lumière ile birlikte Fransa’nın Lyon kentinde Lumière Kardeşler adında bir film şirketi kurmuştur. 28 Aralık 1895’te, bu şirketin ilk gösterimlerinden biri olan “Leaving the Factory” adlı film gösterime girdi. Bu film, Lumière Kardeşler’in ilk adımı olarak tarihe geçti ve sinema tarihinde önemli bir yer tutar. Film, Lyon’daki Lumière fabrikasından işçilerin çıkışını gösterir. 50 saniye süren film, sinema tarihinin en eski belgesel filmlerinden biridir.
“Mary Jane’s Mishap” (1903), İngiliz sinema tarihinin öncü isimlerinden George Albert Smith tarafından yönetilen bir sessiz kısa filmdir. Film, bir ev kadını olan Mary Jane’in bir gün boyunca başına gelen talihsiz olayları konu alır. Smith’in bu filmi, sinemada hikaye anlatımı ve kurgu tekniklerinin kullanımında yenilikçi bir yaklaşım sergilediği için sinema tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Four Heads Are Better Than One, Georges Méliès’in 1898 yılında çektiği bir siyah-beyaz sessiz filmidir. Film, dört erkeğin kendi başlarına birbirlerinden ayrılmadan aynı bedeni paylaşma çabalarını konu almaktadır. Bu çabaları sırasında farklı olaylar ve komik durumlar yaşanır. Film, stop-motion ve illüzyon teknikleri kullanılarak çekilmiştir ve birkaç dakikalık kısa bir film olarak dönemin izleyicileri tarafından oldukça ilgi görmüştür.
“Train’ın Gelişi” adlı bu kısa film, Fransız yönetmenler Auguste ve Louis Lumière tarafından 1896 yılında çekilmiştir. Filmin konusu, bir trenin bir istasyona gelişi ve yolcuların inip binmesini göstermektedir. Bu film, sinemanın ilk dönemlerinde çekilmiş en ünlü yapımlardan biridir ve gösterildiği zaman seyircileri korkutmuş ve şaşırtmıştır. Ayrıca, sinemanın insanlar için ne kadar etkileyici bir araç olduğunu göstermesi açısından da önemlidir
James Williamson tarafından yönetilen “A Photographic Contortion” (1901), bir fotoğraf stüdyosunda geçen kısa bir slapstick komedisidir. Filmde, fotoğrafçı ve müşterisi birlikte çalışırken çeşitli komik durumlar yaşanır. Film, erken dönem sinema tarihinde önemli bir yere sahiptir çünkü yüz ifadeleri ve beden dili gibi komik unsurların vurgulandığı ilk filmlerden biridir.
Walter R. Booth ve Robert W. Paul’un 1903 tarihli “An Extraordinary Cab Accident” filmi, Londra’da geçen bir kaza öyküsünü konu alıyor. Bir taksi sürücüsü, bir yolcuyla birlikte ilerlerken yolda bir arıza meydana geliyor ve taksi devriliyor. Ancak bu olay sıradan bir kaza değil, zira taksi ve içindekiler olayın ardından birbirine karışmış şekilde hayvanlara dönüşüyor. Filmin özel efektleri, hayvanların insanlara dönüşmesini ve araçların canlı hale gelmesini gösteriyor. Bu nedenle, dönemin seyircileri için oldukça ilginç bir film olmuştu.
“What Is Seen Through a Keyhole” (1901), Ferdinand Zecca tarafından yönetilen kısa bir filmdir. Film, bir adamın bir anahtardan baktığı bir delikten görünen farklı sahneleri takip etmesini konu alır. Film, dönemin popüler bir konusu olan voyeurizmi ele almaktadır. Film, 3 dakika boyunca sürmektedir ve Fransız sessiz sinemasının öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Bu sessiz kısa film, bir adamın hikayesini anlatıyor. Adam, bir bahçede otururken hapşırır ve bu hapşırık onu öldürür. Film, komik bir tonla yapılmıştır ve izleyicilerin kahkahaları arasında sona erer.
Georges Méliès’in 1900 yılında çektiği The One-Man Band, bir sokak müzisyeninin maceralarını konu alıyor. Müzisyen, bir kasabaya gelir ve burada bir pazar yerinde müzik yapmaya başlar. Ancak kısa sürede, kasaba halkının dikkatini çekmeyi başaran diğer sokak sanatçılarıyla rekabete girdiği için sorunlar yaşamaya başlar. Film, Méliès’in tipik fantastik tarzını yansıtırken, sokak sanatçılarının yaşadığı zorlukları ve rekabeti gözler önüne serer.
“The Kiss” (1896), Thomas Edison tarafından yapılan bir kısa filmdir. Film, bir çiftin öpüşmesini göstermektedir. Bu, o dönemde sinemada gösterilen en erotizm içeren sahnelerden biriydi. Filmin önemi, sinemanın duygusal bir anlatım aracı olarak kullanılabileceğini göstermesiydi. Ancak, günümüz standartlarına göre oldukça sade ve basit bir film olarak kabul edilmektedir.
1906 yapımı “The ‘?’ Motorist”, bir adamın sürdüğü aracın üzerinde bir soru işareti olan bir makineyle gece yolculuğu yaparken başına gelen fantastik maceraları anlatır. Film, İngiliz yönetmen Walter R. Booth tarafından yapılmıştır ve sürrealist unsurlar içerir. Filmde ayrıca stop-motion animasyon teknikleri de kullanılmıştır.
George Albert Smith’ın 1897 yılında çektiği “The X-Ray Fiend” filmi, bir adamın dişçi koltuğuna oturmasıyla başlar. Adam, diş çekim işlemi sırasında radyasyon dolu bir makinenin etkisinde kalır ve hayal gücüyle dolu bir serüvene atılır. Film, dönemin teknolojisi kullanılarak çekilen ilginç efektleriyle tanınır.
Georges Méliès, “A Turn of the Century Illusionist” adlı filminde, bir illüzyonistin gösteri dünyasına girişini anlatıyor. Film, Méliès’in kariyerinin başlangıcında, Paris’teki Théâtre Robert-Houdin’de çalıştığı dönemde geçiyor. İllüzyonist, izleyicileri şaşırtmak için birçok numara yapar ve sahne arkasındaki karmaşık mekanizmaların nasıl çalıştığını gösterir. Ancak, filmin gerçek odak noktası, illüzyonistin kendi hayatındaki zorluklar ve hayalleridir. Film, Méliès’in sanatına ve hayatına olan tutkusunu ve kendini aşma çabalarını anlatır.
Buffalo Dance, 1894 yılında Amerikalı icatçı ve sinema pioneri William K.L. Dickson tarafından çekilen bir kısa filmdir. Film, Kızılderili kabileleri arasında popüler olan bizon dansını göstermektedir. Dickson, filmi siyah-beyaz ve sessiz olarak çekmiştir. Buffalo Dance, Amerikan sinemasının öncülerinden biri olarak kabul edilir ve bu dönemdeki en popüler filmlerden biridir.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.