İçerik Başlıkları
Turksploitation filmler doğrudan rip off (uyarlamanın biraz daha ötesinde; araklama, çarpma) kategorisinde değerlendirilmesi gereken; asıllarından çakma karakterler, senaryolar ve hatta bazen çok ileri giderek görüntü, sesler ve soundtrackler barındıran yapımlardır. Önemli yapımlarının noktasal başarılarını bir kenara bırakırsak Türk sinemasının global ölçekte sinema içerisinde dönem olarak kendine en çok yer bulduğu alanların başında Turksploitation filmler gelir.
Türk sineması endüstrileşmeye başladığı 40’lı yılların sonundan itibaren ve 50’lerde sadece ekipman, teknik ve yöntemleri değil öykü, senaryo, oyunculuk yaklaşımı vb. gibi sinema öğelerini de yurt dışından daha çok Amerika’dan almaya başlamıştır. Bu aslında aynı dönemde kendi sinemasını oluşturmaya çalışan çoğu ülke sinemasının yaşadığı bir durumdu. Türk sinemasının başlangıcında sinema içerisinde tiyatro kültürü halen baskınlığını sürdürürken, birçok uyarlama ve esinlenme aslına uygun olma çabasıyla çekilmeye çalışıldı. Bunların en iyi örneklerden biri Dracula İstanbul’da filmiydi. 60’lara gelindiğinde ise sinema hem tiyatro ile birçok noktada bağlarını koparmış hem de kendine çok daha ticari bir yer edinmişti. İstisnalar bir kenara bırakılırsa çekilen filmler ticari niteliği ön plana çıkan melodramlar ve komedilerdi. Sektör içerisine girmek ve girdikten sonra tutunmak oldukça zordu. Fakat ortada izleyici talebi ile sürekli büyüyen bir pazar bulunuyordu ve paylaşılacaktı. Genellikle sosyolojik ve ticari sebeplerle sinemada kendilerine yer bulmaya çalışan fakat başarılı olamayan yeni oyuncu, yönetmen ve yapımcılar çözüm yolu arıyordu. Bu oyuncu, yönetmen ve yapımcılar yanlarına evirdikleri izleyici kitlesini de katarak, kendi kapalı ekonomilerini yaratacaktı. Bunun için çözümleri basitti: Dönemine göre yüksek oranda sansasyon, şiddet ve cinsellik barındıran filmler çekmek. Ticari olarak düşünüldüğünde ideali bu üç öğeyi bir arada vermek olsa da izleyici kitlesine göre oranlar zamanla değişim gösterecekti. Şiddet konusu “kavgacılar” olarak tabir edilen genç ve hevesli erkek oyuncu güruhu ile çözümlenirken, cinsellik için kendisine sinemada yer bulmaya çalışan aktris olma hayali ile yanıp tutuşan genç kızlar hazırdı. Geriye tek kalan şey sansasyondu. Sansasyon için yardıma araklamalar (rip off) yetişti.
Rip off (veya knock off da denir) başka film veya filmlerden araklamala yaparak kendi filminin yapısını veya belki de sadece bir sahnesini inşa etme eylemine denir. Rip off yapımlar araklayacakları filmleri Blockbuster filmler -kapalı gişe oynaması hedeflenen büyük yapımlar, örneğin Titanic (1997)- (veya filmi çekilse blockbuster olarak çekilebilecek eserler) arasından seçiyorlar ve ortaya çıkan yeni film, B film veya Z film tipine yaklaşıyorsa karşılaştığımız şey bir Mockbusterdır. “Mock-buster” filmler içerisindeki “mock”, “sahte” anlamı kadar “alay etme” anlamı ile de block-buster filmlerin karşısında durmaktadır. Mockbusterlar, İstismar Sinemasının bir alt türü olarak değerlendirilirken Türkiye’de ki değişkenler Türkiye’de çekilen mockbusterlar için durumu farklılaştırmıştır.
mockbuster filmlerin sayısını Türkiye’ye özel bir alt kategori olan Turksploitationı oluşturacak seviyeye ulaştırmıştır. Turksploitationlar, Türk sinemasının melodram ve komedi bataklığına saplanışı ile erotik dönem çözülmesi arasında yer alan ve her ikisine de geçişkenlik gösteren dönemi oluştururlar. Bahse konu dönem başında ve sonunda birer tane askeri darbe barındırır.
Mockbusterları ve tabi ki Turksploitationları diğer tüm istismar sineması tür ve alt türlerinden ayıran özelliği istismar edilen şeyin doğrudan sinemanın kendisi olmasıdır. İstismarın anlatılması, gösterilmesi ve yapılmasına ilave olarak istismar edilen ile istismar ortamı kesiştirilmiştir. Bu durum mockbuster izleyicisi için eğer öncesinde mockbusterın araklandığı orijinal filmi (eseri) izlemiş ise kendi belleğinin istismarı olarak da şekillenir. Turksploitationlar özelinde konu bazen istismarın da ötesine geçebilir. Bazen bu filmler iç pazarda orijinali olarak itelenmeye çalışılmıştır. Orijinalinin Türkiye pazarı içerisine giremediği durumlarda, itelemeler çok daha sempatik görünse de ortadaki “şey”in bir eserden daha çok ticari ürün olduğu unutulmamalıdır. İşin ilginç yanı diğer ülkelerden farklı olarak seyircinin de bu istismara ortak olmasıdır. Seyirici özellikle Anadolu’da bu filmleri boş bırakmamış ve çoğu filmin seri filmler haline dönmesine sebep olmuştur. Erotik döneme yaklaşırken -ki bu durum erotik dönemde de devam eder- film yapımcıları sinema salonu işletmecilerinden aldıkları geri dönüşlere istinaden filmleri şekillendirmeye başlamışlardır. Sonuçta aynı kafa yapısındaki üreticiler ve tüketiciler ile sığlaşan “sinema” kendi kendini kemiren bir hal alıp halen içinden çıkamadığımız kaotik duruma gelmiştir.
İstismar edilen eserlerin büyük bir bölümünün ortak özellikleri Amerika kaynaklı olmasıdır. Diğer çoğu gibi Türk halkının da sempati duyduğu çizgi roman ve filmlerin Amerika’dan çıkıyor olması, orijinal filmlerin kendi coğrafyasında yakaladığı yüksek izlenme oranları ve global bilinirlikleri, dönemin politik etkileri Amerika’nın hedef alınması için kritik sebeplerdir.
Turksploitationlar, Amerika ile bazen hesaplaşmaya, bazen denklik kurmaya, bazen üstünlük sergilemeye, bazen ise sadece Amerika’yı tiye almaya çalışır. Araklanan filmler Amerika’nın en önemli sinema, çizgi roman ve diğer klasikleridir: Superman, Star Wars, Star Trek, Spider Man, E.T., Wizard of Oz ve diğer bir çoğu. Özellikle Star Wars’ın en iyi mockbusterı olarak değerlendirilebilecek Dünyayı Kurtaran Adam, araklama meziyetlerin en üst seviyede sergilendiği bir filmdir, kısa zamanda kültleşmiştir.
Yukarıdaki sebeplerden ötürü diğer ülkelerin mockbusterlarından farklı olarak Turksploitationlar, çekildikleri coğrafyanın üst seviye aktör ve yönetmenlerini barındırmaktadır: Metin Erksan, Eşref Kolçak, Sadri Alışık, Cüneyt Arkın, Neriman Köksal bunlardan bazılarıdır. Seyirci, işletmeci, yapımcı üçgeni kendi yarattıkları pazar içerisinde eridikçe sansasyon, şiddet ve cinsellik unsurları daha fazla ve keskin şekilde sergilenmeye başlamıştır. Ta ki VHS ve televizyonun sinema izleyicisinin özellikle “kadın kısmı”nı ve nihayetinde çiftleri eve hapsedişine kadar. Sinema salonları baskı toplumu içerisinde ergenliklerini yaşamaya çalışan veya yaşayamamış olan güruha terk edilmiştir. Turksploitation formülü çökmüştür. Bu son aynı zamanda sinemanın son çırpınışı olacak erotik dönemin de başlaması anlamına gelmektedir.