Fransız Şiirsel Gerçekçilik Akımı ve Film Listesi
Çıkış Noktası Fransa
En Aktif Yıllar 1930 – 1945
Giriş: Fransız Şiirsel Gerçekçilik
Fransız Şiirsel Gerçekçiliği sinemada anlatımda katmanlı bir yapıya geçiş için en etkili yöntemlerin ortaya çıktığı akımdır. Şiirsel gerçekçi filmlerde kullanılan yenilikçi anlatım teknikleri ile sinema gerektiğinde özgürlükçü, politik ve kuralsız davranabilen bir sanat disiplinine dönüştü. Bu yeni yetkinlikler başta Fransız sineması olmak üzere bağımsız sinemanın ve dünya sinemasının gelişiminde önemli katkı sağladı.
İlişkili Yazılar
Sayfa İçeriği
- Giriş
- Fransız Şiirsel Gerçekçilik Nedir?
- Fransız Şiirsel Gerçekçilik Akımının Kısa Tarihi
- Fransız Şiirsel Gerçekçilik Akımının Karakteristikleri
- Fransız Şiirsel Gerçekçilik Akımının Etkileşimleri
- Fransız Şiirsel Gerçekçilik Film Listesi
- En İyi Fransız Şiirsel Gerçekçilik Yönetmenleri
- En İyi Fransız Şiirsel Gerçekçilik Filmleri
- Referanslar ve İleri Okuma
- Üye Yorum ve Film Önerileri
Fransız Şiirsel Gerçekçilik Nedir?
Fransız Şiirsel Gerçekçiliği film akımı 1930’larda Fransız yönetmenlerin özellikle mizansen, net alan derinliği, kadraj, görüş alanı, pan, zoom, montaj, ses gibi teknik unsurları üzerine yaptığı devrimsel geliştirmeler ile ortaya çıktı. Şiirsel Gerçekçi yönetmenler geliştirdikleri teknikler ile izleyiciye aktarmak istedikleri duygu ve düşünceyi çok katmanlı halde aktarmayı başarıp, sinemanın anlatıdaki yetkinliğini üst seviyeye taşıdılar.
Şiirsel Gerçekçilik Teriminin Kökeni
Şiirsel Gerçekçilik sinemadan önce edebiyat ve resimde kendisine yer bulan bir akımdı. 1930’lara gelindiğinde Şiirsel Gerçekçilik Fransa’da bir film akımı olarak tekrar ortaya çıktı.
Şiirsel Gerçekçilik’te verilen eserler kullandıkları yöntemler ile ortaya birden fazla anlam çıkmasına olanak sağlayan yapıdadır. Sanatçılar birden fazla anlamı bazen tezatları kullanarak bazen ise ifadeyi düz anlamı ile birlikte aynı zamanda mecaz halini de sunarak izleyiciye aktarır. Film akımın ismi sıklıkla kullanılan bu iki yöntem içinde iyi birer örnek barındırır. Şiirsellik ile gerçeklik kelimeleri birbiriyle tezat (en azından çelişiktir) oluşturur. Bu tezata rağmen şiir düz anlamı ile ifade edilen gerçekleri mecazi olarak ifade edebilmek için bir etkili anlatım biçimidir.
Fransız Şiirsel Gerçekçilik Akımının Kısa Tarihi
Arkaplan
Şiirsel Gerçekçiliğin ortaya çıktığı dönem, bölgesel göç, ekonomik çöküş, teknolojik ve sanatsal gelişmeler açısından oldukça değişkenlik gösteren bir dönemdi.
Avrupa’daki faşist yönetimlerin etkisinde olan sinema yapımcı, yönetmen, oyuncu ve teknik ekipleri daha az otoriter olan ülkelere onlarca yıl boyunca göç etti. Bu ülkelerin başında Fransa geliyordu. Özellikle Almanya ve Rusya’dan gelen sinemacılar Fransız sineması için oldukça kritikti. Göç eden sinemacılar kendi ülkelerindeki sinema akımlarının ve tekniklerinin belirgin özelliklerini Fransa’ya taşıdı. Bu sebeple Fransız Şiirsel Gerçekçiliği, Alman Dışavurumculuğu ve Sovyet Montaj Sinemasından büyük ölçüde etkilendi.
Fransa’nın diğer Avrupa ülkelerinden göç almasının bir başka sebebi ise Amerika’da 1929 yılında başlayan Büyük Buhran etkilerinin Avrupa’da az görüldüğü ülkelerden birisi olmasıydı. Buna rağmen ülkede 1930’ların ilk yarısında işsizlik ve enflasyon kritik seviyede arttı. Fransız halkı ve Fransız sinema sektörü ekonomik ve sosyolojik çöküşünün eşiğine geldi. Diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Fransa’da da Hollywood filmlerinin egemenliği vardı. 20’li yıllardan itibaren gösterime giren Hollywood filmi sayısındaki artış Fransız film üretimini sekteye uğratıyordu. Hollywood filmleri Fransız İzlenimcilik akımının da sonlanmasındaki sebeplerden biriydi. İzleyicilerin ilgisini çekerek yaygınlaşan Hollywood filmleri kısa sürede Fransız filmlerine gösterim alanı bırakmadı, Fransız filmlerin gişesini düşürdü. Hollywood filmlerinin gişe başarısı sebebiyle, agresif şekilde gişe başarısı istenen Fransız filmlerinin bazıları Hollywood filmlerinin etkisi altında kalmaya başladı. Hollywood filmleri ülke sinemalarının filmlerine göre gelecek için daha fazla umut vadeden, fazla iyimser içerikler barındırdı. İzleyiciler ekonomik ve sosyolojik sıkıntılardan kısa süreli de olsa uzaklaşabilmek için Hollywood filmlerini uzunca süre ülke sinemalarına tercih etti.
Fransız sineması sadece film tüketimi açısından değil teknik olarak da Amerika ve aynı zamanda Almanya’ya bağımlı haldeydi. 1900’lerin başında ses sistemleri ile ilgili birçok teknoloji geliştirmesine rağmen Fransa’nın elinde hiçbir patent yoktu. Sessiz sinema yaygınlaşmadan önce çok kritik olmayan bu problem 1930’larda sessiz sinemanın yaygınlaşması ile önemli bir sorun haline geldi.
Başlangıç
20. yüzyıl başından itibaren birçok akıma ev sahipliği yapan Fransız Sineması, bir yandan izleyicilerinin taleplerinin karşılamak bir yandan da sinema sektörünü içinde bulunduğu darboğazdan çıkarmak için yeni bir film akımını çözüm aracı olarak kullanacaktı.
Fransa, sesli film patentleri açısından eksikliği olsa da Sürrealizm, Film d’Art, İzlenimcilik ve daha birçok film akımına ev sahipliği yapmış bir ülkeydi. Bu akımlara film üreterek oluşan yetkinlikler ve deneyim Fransız sinemacıların ve oyuncuların kısa ve etkili bir şekilde sesli sinemaya uyum sağlamasına sebep oldu.
Ekonomik sebeplerden ötürü birçok büyük film yapım firması çöktü. Gaumont-Franco-Film-Aubert (GFFA) ve Pathé gibi dönemin en büyük firmaları önemli zorluklar yaşadı. 1934 yılına gelindiğinde bu iki firma büyük ölçüde işlerliğini yitirdi. Bu dönemde Fransa’da film çekimi daha çok ekonomik zorluklar yaşayan bağımsız sinemacılar tarafından gerçekleştirilmeye başlandı. Bağımsız sinemacılar eserlerini daha düşük bütçelerle kotarabilmek için set kullanımını azaltıp, gerçek ortamlarda, gerçek ortam sesi ve ışığı altında filmlerini çekmeye yöneldi. Bağımsız sinemacılar filmlerinde izleyicilerinin yaşadıkları yanı sıra kendilerinin de yaşamakta oldukları ekonomik zorluklara yer verdi. Filmlerde sıklıkla sosyal gerçekçiliğe uygun temalara yer aldı.
1930’ları yılların başında Fransız sinemacıların filmleri yukarıdaki bileşenlerin etkisi ile ilk Şiirsel Gerçekçilik eserlerinin sinemada ortaya çıkmasına sebep oldu. 1930 yılında Jean Vigo tarafından çekilen kısa metraj À Propos de Nice (1930) Şiirsel Gerçekçiliğin ilk ve en karakteristik filmi olarak kabul gördü.
Ana Dönem
Jean Vigo À Propos de Nice filmi ile Şiirsel Gerçekçiliğin esinlenmelerle dolu ilk örneğini vermişti. Jean Vigo 1934 yılına kadar iki Şiirsel Gerçekçilik filmi daha çekti: Zero for Conduct (1933), L’Atalante (1934). Erken yaşta babasını kaybedip yatılı okulda yetişen Jean Vigo 29 yaşındayken tüberküloza bağlı septisemi nedeniyle Paris’te yaşamını yitirdi. Zero for Conduct ve L’Atalante şiirsel gerçekçiliğin önemli karakteristik özelliklerini belirleyen yapımlar oldu.
Şiirsel Gerçekçilik önemli yönetmenler tarafından benimsendi ve geliştirildi. Pierre Chenal, Julien Duvivier, Fean Grémillon, Jean Renoir, Albert Valentin gibi yönetmenler akıma önemli katkı sağladı. Yönetmenler ve filmleri büyük ölçüde sol görüşe yakındı.
Filmlerde sosyo-ekonomik alt sınıfların sorunlarına yer verildi. Set ve dekor kullanımı önceki dönemlere göre azaltıldı. Film çekimleri genellikle gerçek ortamlarda yapıldı. Gerçek ortamlarda, gerçek ışık ve ses koşullarında, toplumun içerisindeki gerçek kahramanlar ile filmler kurgulandı. Teknik geliştirmeler sadece ortam sesi ve ışık üzerine değildi. Mise-en-scene (sahneleme) oluşturulması, net alan derinliği, kadraj oluşturulması, kamera hareketleri, uzun planlar, geniş açılı panlar ve daha birçoğu devrimsel nitelikte geliştirmeler yapıldı. Teknik ile anlatım yöntemi tamamen birleştirildi.
Tekniğin bu denli gelişiminde Jean Renoir’ın yeri çok önemliydi. Renoir 1894’te, Paris’te, Empresyonist ressam Pierre-Auguste Renoir’in ikinci oğlu olarak doğdu. 1913 yılında d’Aixen-Provence Üniversitesi’nde felsefe ve matematik eğitimini tamamladı. Önce süvari sonra ise pilot olarak 1. Dünya savaşında Fransa için savaştı. Mesleği çömlek ve seramikçilikti. Babasının ölümünün ardından kalan mal varlığı ile bir film şirketi kurup eşi Andrée Madeleine Heuschling’i filmlerinde oynatmaya başladı. Renoir eğitim ve askeri geçmişinin yanında babasının sanatsal birikiminden ve sanatçı çevresinden de çok fazla şey öğrendi. Renoir çektiği filmler ile Şiirsel Gerçekçiliğin teknik gelişiminin öncüsü ve en iyi uygulayıcısı haline geldi. Andre Bazin Renoir’ın sinemaya katkısına en iyi tanımlamayı getirdi:
“Perdenin gerçek doğasını Renoir’dan daha iyi kimse kavrayamadı; hiç kimse resim ve tiyatroyla onun yarattığı belirsiz analojileri aşamadı. Plastik olarak ekran, çoğunlukla bir tuvalin sınırlarına uyacak şekilde yapılır ve dramatik şekilde sahneden sonra modellenir. Bu iki geleneksel referansı göz önünde bulundurarak yönetmenler, ressam ve sahne yönetmeni gibi görüntülerini bir dikdörtgen içinde kutulanmış olarak algılamaya eğilimlidirler. Farklı olarak Renoir, ekranı basit bir dikdörtgen değil, daha ziyade kamerasının vizörünün homotetik yüzeyi olarak algılar. Bu bir çerçevenin tam tersidir…”
“…Teknik olarak bu ekran anlayışı, yanal alan derinliği olarak adlandıracağım şeyin ve montajın neredeyse tamamen ortadan kalktığını varsayar. Çünkü bize gösterilenler yalnızca bizden saklanan şeyler açısından önemli olduğundan ve orada gördüklerimizin değeri sürekli tehdit altında olduğundan, mizansen kendini ekranda gösterilenlerle sınırlayamaz. Sahnenin geri kalanı, etkin bir şekilde gizlenmiş olsa da, var olmayı bırakmamalıdır. Eylem ekranla sınırlı değildir, eylem ekrandan geçer. Ve kameranın görüş alanına giren bir kişi, bir belirsizlikten, bir tür hayali “sahne arkasından” değil, eylemin diğer alanlarından gelir. Aynı şekilde, kamera harekette herhangi bir delik veya ölü nokta yakalamadan aniden dönebilmelidir.”
Andre Bazin, Jean Renoir (1971). Dönemin bir başka önemli ismi ise aktör Jean Gabin oldu. Jean Gabin akımın en önemli bir çok filminde rol aldı. Sergilediği performans ile Şiirsel gerçekçilik akımının ve dönemin Fransız sinemasının ve en fazla tanınan sanatçısı haline geldi: The Grand Illusion (1937), Port of Shadows (1938), Pépé le Moko (1937), The Lower Depths (1936), Le Jour Se Leve (1939), La Bête Humaine (1938) … Şiirsel Gerçekçilik aynı dönemde etkileri devam eden Fransız film akımları arasında global ölçekte kendisinden en fazla bahsettiren akım oldu.
Fransız Şiirsel Gerçekçilik Akımının Sonu
1940 yılında Almanya’nın Fransa’yı işgal etmeye başlamasıyla birlikte Fransız sineması önemli sekteye uğradı. Sol görüşlü olan bir çok yönetmen ve sinemacı doğrudan veya aktarmalı olarak başka ülkeler üzerinden Amerika’ya göç etmek zorunda kaldı: Jean Renoir, Julien Duvivier, Jean Gabin…
Fransa’da kalanlar arasında Gestapo’nun işkencesine uğrayanlar oldu.
Harry Baur. Buna rağmen Fransa’da kalan sinemacıların çoğu bazı sınırlandırmalar altında dahi olsa üretmeye daha dar bir alanda devam etti. Bu dönemde Fransa’nın Vichy kentinde Vichy hükümeti kuruldu. Devlet Başkanlığı’na Birinci Dünya Savaşı’nın Fransız Mareşallerinden Philippe Pétain getirildi. Vichy Hükümeti birçok alanda komiteler kurarak Alman baskısını aşmaya Fransa’nın ekonomik özgürlüğünü korumaya çalıştı.
Fransız sinemasının hayatta kalabilmesi fonlanması ve Alman sansürünün aşılabilmesi için Paris merkezli Sinematografik Endüstrilerin Organizasyonu Komitesi (Comite d’organisation de l’Industrie Cinematographique) (COIC) kuruldu. Alınan önlemlerin ardından ithal filmlerinin sayısı azalırken Fransız filmlerinin sayısı giderek arttı. Fakat önemli sinemacıların Fransa’yı terk etmesi hem de Almanların baskısı sebebiyle çok az sayıda iyi film çekilebildi. 1945 yılında Alman işgalinden kurtulan Fransa sineması köklü bir değişime girdi ve Fransız Şiirsel Gerçekçilik akımı son buldu.
Fransız Şiirsel Gerçekçilik Akımının Karakteristikleri
Şiirsel Gerçekçilik filmleri gerçek, tezat ve mecazi anlamı birlikte kullanır. Bu yöntem ile karakterlerin ve olayların derinliği artar. Filmde yer alan karakterler ve olaylar genellikle katı bir olay örgüsü içerisinde yer almaz.
Öykü yapısı içerisinde hareket etmeyebilirler. Öykü yapısına uygun olan hareketlerin tersinde veya bambaşka bir yönde hareket ederek özgürleşirler. Bu özgürleşme doğaya ve insan olmanın özüne doğru gerçekleşir.
Teknik olarak kamera hareketleri, kadraj, kadraj dışı alan kullanımı, uzun planlar, bloklama, net alan derinliği, etkin şekilde anlatımın parçasıdır.
Mise-en-scene oluşumunda kamera editing çok önemli bir etkendir. Filmlerde, süreksizlik, zaman ve mekan kaymaları olağandır.
Filmler sol görüşleri sosyo-ekonomik olarak alt sınıflara daha fazla yer verir.
Fransız Şiirsel Gerçekçilik Akımının Etkileşimleri
Şiirsel Gerçekçilik filmleri dünya sinemasını önemli ölçüde değiştirdi:
İtalyan Yeni Gerçekçiliği büyük büyük ölçüde Fransız Şiirsel Gerçekçiliği üzerinden kurgulandı. Sosyo kültürel altyapı üzerine çekilen filmler, kahramanların toplum içinden çıkması, filmlerin karamsar yapısı ve mutlu olmayan sonları ve daha birçok konu Şiirsel Gerçekçilikten Yeni Gerçekçiliğe taşındı.
Amerikan Kara Filmi de Yeni Gerçekçiliğe benzer şekilde birçok elementi Şiirsel Gerçekçilikten kendi bünyesine kattı. Bunlara ilave olarak Şiirsel Gerçekçilikteki kadın karakterleri Kara Filmlere femme fatale olarak devşirildi. Kara Filmlerin Şiirsel Gerçekçilikten çok fazla esinlenme barındırması sebebiyle Şiirsel Gerçekçilik filmleri Fransız Kara Filmi olarak isimlendirmeye başlandı.
Özellikle Renoir’ın sinemaya kazandırdığı yeni anlatım tarzı ve teknikler başta Fransız sineması ve Fransız Yeni Dalgası olmak üzere tüm dünyada kabul gördü ve sıklıkla kullanılmaya başlandı.
Anlatımın gerçek, tezat ve mecazi türevlerinin sahne içerisinde paralel anlam katmanları oluşturması sinemada önemli bir değişime sebep oldu. Bu yöntem ile sinemanın anlatım kabiliyeti önemli ölçüde genişledi ve karakter kazandı.
Fransız Şiirsel Gerçekçilik Film Listesi
Sıralama (listeleme, gösterim, IMDb puanı)- Le Jour Se Leve (1939) Marcel Carné
- Lumière d’été (1943) Jean Grémillon
- The Rules of the Game (1939) Jean Renoir
- The Lower Depths (1936) Jean Renoir
- The Grand Illusion (1937) Jean Renoir
- Pépé le Moko (1937) Julien Duvivier
- Remorques (1941) Jean Grémillon
- Port of Shadows (1938) Marcel Carné
- L’Atalante (1934) Jean Vigo
- La bandera (1935) Julien Duvivier
- La belle équipe (1936) Julien Duvivier
- La Bête Humaine (1938) Jean Renoir
- La petite Lise (1930) Jean Grémillon
- Hotel du Nord (1938) Marcel Carné
- Crime and Punishment (1935) Georges Lampin
- Children of Paradise (1945) Marcel Carné
Le Jour Se Leve, Marcel Carné tarafından yönetilen 1939 Fransız dram filmidir. Film, bir adamın bir suikastın ardından polisle yüzleşmesini konu alıyor. Filmde flashback teknikleri kullanılarak, ana karakterin nasıl suça sürüklendiği açıklanıyor. Bu esnada, bir kadına olan sevgisine ve suç ortağına olan sadakatine tanık oluyoruz. Film, aşk, intikam ve trajedi…➝
“Lumière d’été”, üç karakterin etrafında dönen bir aşk üçgenini anlatıyor. Güzel bir şatoda gerçekleşen bir tatilde tanışan Claire ve André, tutkulu bir aşk yaşamaya başlarlar. Ancak André’nin nişanlısı Christiane da şatoya gelince, işler karışır. Aşk üçgeni içindeki karakterler, arzuları ve ilişkileri hakkında düşünmeye ve kendilerini sorgulamaya başlarlar. Film, romantizm ve…➝
Jean Renoir’un yönetmenliğini yaptığı, Fransız yapımı “The Rules of the Game” filmi, aristokrat bir ailenin zenginlikleri içinde geçen hikayesini anlatıyor. Çeşitli sınıf farklarına ve toplumsal kurallara dayanan bu hikayede, bir grup karakterin öyküsü anlatılıyor. Film, birkaç farklı hikaye çizgisinin birbirine bağlanmasıyla oluşan zengin bir anlatıya sahip. Toplumsal sınıf farkları, insanların…➝
The Lower Depths, Maxim Gorky’nin aynı adlı oyunundan uyarlanmıştır ve bir grup yoksul insanın hayatlarını anlatır. Film, bir pansiyonda yaşayan insanların hayatlarını ve aralarındaki ilişkileri anlatır. Yoksulluk, umutsuzluk, suç, sevgi ve insanlık gibi temaların ele alındığı film, insan doğasını ve insanların birbirleriyle nasıl etkileşimde bulunduklarını anlatır. Filmde, Fransız sinemasının o…➝
Jean Renoir’un 1937 tarihli savaş karşıtı filmi “The Grand Illusion” (Büyük Umut), I. Dünya Savaşı sırasında Almanya’da savaşan Fransız askerlerinin, savaşın absurditesi ve insanlık boyutunu keşfetmelerini anlatıyor. Film, savaşın klas sınıfı arasında farklılıklar yaratmasına rağmen, insanlar arasındaki gerçek bağları gösteriyor. Film aynı zamanda savaşın yıkımını ve sivil hayatın üzerindeki etkisini…➝
Pépé le Moko, Cezayir’de bir suçlunun hikayesini anlatan bir Fransız filmidir. Hırsızlık yapan Pépé le Moko, polisten kaçmak için Cezayir’in ünlü Casbah bölgesinde saklanır. Burada, yerel halk arasında efsanevi bir figür haline gelir ve halkın sevgisini kazanır. Ancak, güzel bir kadına aşık olması ve polisin onu yakalamak için baskın yapmasıyla…➝
Jean Grémillon’un yönetmenliğini yaptığı Remorques, deniz kazalarında yara alan gemileri tamir eden bir deniz şirketinde çalışan talihsiz bir adam olan Andre Laurent’in hikayesini anlatıyor. Andre, genç bir kadınla tanışır ve ona aşık olur. Ancak karısı ve çocuğu yüzünden bu aşkı yaşayamaz. Yaşadığı sorunlar, onu bir yolculuğa çıkmaya ve kararlar almayı…➝
“Port of Shadows” (Le Quai des brumes) Marcel Carné’nin yönettiği bir Fransız filmidir. Film, liman kasabası Le Havre’da yaşayan bir askerin burada bir kadınla tanışmasını ve ona olan aşkını anlatır. Ancak aşkları, kasabanın yerlileri ve çevresindeki serseriler tarafından engellenir. Film, 1930’larda Fransa’da popüler olan “poetic realism” akımına örnek gösterilir ve…➝
L’Atalante, bir nehir teknelerinde yaşayan genç çift, Juliette ve Jean’in romantik hikayesini anlatan bir film. Jean, teknede yaşamını sürdürerek ticaretle uğraşan bir kaptandır. Juliette ise Jean’in yeni evlenmiş eşi olarak teknede hayatına devam etmeye karar verir. Farklı hayat tarzlarına ve çekişmelere rağmen, çiftin aşkı her şeyi aşar. Film, Jean Vigo’nun…➝
La Bandera, Fransız yabancı lejyonuna katılmış ve yasadışı bir şekilde öldürdüğü bir adamın suçundan kaçan bir adam olan Pierre Gilieth’in hikayesini anlatan bir filmdir. Pierre, İspanya’ya kaçar ve burada bir kadınla tanışır. Ancak, geçmişi onu yakalar ve yeniden kaçmak zorunda kalır. Film, Julien Duvivier’in yönettiği önemli Fransız filmlerinden biridir ve…➝
La Belle Équipe, işsiz beş arkadaşın toplanarak bir şirket kurma hayalleriyle başlayan bir hikayeyi anlatıyor. Yaptıkları işte başarılı olan beş arkadaş, kendilerine bir ev ve işyeri satın alırlar. Ancak, bir kız arkadaşın gelmesiyle grup arasında çekişmeler başlar ve işler ters gitmeye başlar. Film, Fransa’da 1930’larda işsizlik sorununun yarattığı sosyal sorunlara…➝
Jean Renoir’un yönetmenliğini yaptığı 1938 yapımı La Bête Humaine, Émile Zola’nın aynı adlı romanından uyarlanmış bir dram filmidir. Film, Paris’ten Le Havre’a seyahat eden bir trenin etrafında dönen bir dizi karakterin hikayesini anlatır. Trenin makinisti olan Jacques, depresif bir kişiliğe sahiptir ve patronunun karısıyla ilişkisi vardır. Trenin güzergahı boyunca gerçekleşen…➝
Jean Grémillon’un yönettiği “La petite Lise” (Küçük Lise), 1930 yapımı bir Fransız drama filmidir. Film, sıradan bir aileye mensup genç bir kız olan Lise’in yaşadığı hayatı anlatıyor. Lise, annesiyle yaşayan, fakir bir aileye mensup genç bir kızdır. Bir gün, patronu tarafından tacize uğrar ve yaşadıklarından sonra hayatı değişir. Film, Lise’in…➝
Hotel du Nord, Paris’te bulunan bir nehir kenarı otelinde odaklanan 1938 Fransız yapımı romantik dram filmidir. Genç bir çiftin hikayesiyle başlayan film, karanlık bir cinayet girişimiyle birlikte beklenmedik bir şekilde değişir. Film, hayatın gerçekleri ve insan doğasının karmaşıklığı üzerine düşündürürken, o dönemdeki toplumsal sınıf farklılıklarını da ele alır. Marcel Carné’nin…➝
“Crime and Punishment” (Ceux qui tue l’amour) 1935 Fransa yapımı bir dramatik filmdir. Fyodor Dostoyevsky’nin aynı adlı romanından esinlenen film, Paris’te geçer ve yoksul bir öğrencinin cinayet işledikten sonra vicdan azabı çekmesini ve polis tarafından yakalanma korkusuyla mücadelesini anlatır. Filmin odak noktası, toplumsal baskılar ve sınıfsal ayrımlar üzerine düşüncelerdir. Filmin…➝
“Children of Paradise” (Les Enfants du Paradis), Fransa’nın en önemli sinema eserlerinden biridir. Film, 19. yüzyıl Paris’indeki tiyatro hayatını konu alır ve aralarında bir aktör, bir sokak satıcısı, bir kabadayı ve bir keşişin de bulunduğu bir dizi karakterin hayatını işler. Film, aşk, kıskançlık, ihanet, kumar, bağımlılık ve sanat gibi temalara…➝
En İyi Fransız Şiirsel Gerçekçilik Yönetmenleri
- Jean Renoir
- Jean Vigo
- Julien Duvivier
- Marcel Carné
- Jacques Feyder
En İyi Fransız Şiirsel Gerçekçilik Filmleri
- L’Atalante (1934)
- Boudu Saved from Drowning (1932)
- La Grande Illusion (1937)
- La Bête humaine (1938)
- Children of Paradise (1945)
Referanslar ve İleri Okuma
- https://whitecitycinema.com/2012/05/18/lets-talk-about-poetic-realism/
- https://en.wikipedia.org/wiki/Poetic_realism
- https://www.ledonline.it/index.php/linguae/article/view/1199/975
- https://www.jstor.org/stable/2908180
- https://www.britannica.com/art/Poetic-Realism-literature
İlişkili Yazılar
Paylaş