KültAlt

Alman Dışavurumculuğu Akımı

Alman Dışavurumculuğu Akımı ve Film Listesi

Makale 9dk okuma Liste 20 Film



Çıkış Noktası Almanya
En Aktif Yıllar 1918 – 1932

Giriş: Alman Dışavurumculuğu

20. yüzyılın başında, 1. Dünya Savaşı (1914-1918) tüm Avrupa’yı değiştirdi. Avrupa ülkeleri ekonomi, sosyoloji, bilim, ticaret, sanayi ve sanat gibi konularda günümüzü şekillendirecek bir değişim içerisine girdi. Henüz erken dönemlerini yaşayan sinema bu değişimi geçiren başlıca sanat disiplinlerinden biri oldu. Sinema kalıcı şekilde 1. Dünya Savaşı’nın etkilerini yüklendi. Alman Dışavurumculuğu sinemada yaşanan bu değişimi en iyi aktaran akımlardan biri oldu.

Bahadır Mahmut

İlişkili Yazılar

Alman Dışavurumculuğu Nedir?

Alman Dışavurumculuk akımı, 1. Dünya Savaşı ile birlikte birçok konuda yıkıma uğramış Almanya’daki film yönetmenlerinin, duygularını sübjektif şekilde yorumlayıp, aşırı tasvirler ile aktardıkları filmler ile ortaya çıkan bir film akımıdır. Dışavurumcu filmler yabancılık, tekinsizlik ve belirsizlik gibi betimlenmesi güç olan duyguları ifade edebilme yöntemini sinema için kalıcı şekilde belirlemiştir.

Dışavurumculuk Teriminin Kökeni

Dışavurumculuk akımı, öncelikli olarak 19. yy. sonu 20. yy. başlarında şiir ve resim alanında Kuzey Avrupa’da ortaya çıktı. Dışavurumcu eserler, modernist özellikleri ile dünyayı yalnızca eser veren kişinin öznel bir perspektiften sunar.

Two Men at a Table - Erich Heckel
Two Men at a Table – Erich Heckel

Sanat severde duyguları ve fikirleri uyandırmak için tasvirler kökten çarpıtılır. Sanatçıların gerçeklikten ve objektif yaklaşımdan uzak şekilde, aktarmak istedikleri duygusal deneyimi aşırılıkları kullanarak ifade etme şekilleri dışavurumculuk kavramını ortaya çıkartmıştır.

Alman Dışavurumculuğu Akımının Kısa Tarihi

Arkaplan

20. yy başında Alman sineması önce Cinema of Attractions akımı içerisinde eserler verdi. Cinema of Attractions sinemacıların 19. yy. sonunda ve 20. yy başında filmlerde genellikle günlük hayatta karşılaşılamayacak görüntüleri aktarma motivasyonuyla ortaya çıkmış bir teoriydi. Film yapımcıları bu akım ile düşük maliyetli fakat dikkat çeken filmler çekip kazanç sağladı.

Film d’Art Film Studio
Film d’Art stüdyosu

Zaman içerisinde Alman filmleri Cinema of Attractions’tan uzaklaşarak başka bir Fransız kökenli film akımı olan “Film d’Art”akımına yakınlaştılar. Film d’Art akımı ile birlikte tiyatro eserleri ve önemli edebiyat eserlerinin uyarlamaları filme alındı. Film d’Art filmleri sinemanın kabiliyetlerini kullanmamaları sebebiyle sinemadan daha çok tiyatroya aitlerdi. Eserler tiyatrodan kopyalanırken seyirci deneyimi de tiyatrodan kopyalandı.

Cinema of Attractions ve Film d’Art akımları her ne kadar ekonomik olarak çalışan modellerse de Almanya çok hızlı bir değişim içerisindeydi. Alman sinema severler, film yapımcıları ve yönetmenleri, ekonomik ve psikolojik olarak bu akımların kapsamadığı bir alana doğru savruluyordu. 1. Dünya Savaşı’na yaklaşılırken Alman ekonomisi giderek daha fazla daraldı. Daralan ekonominin yanı sıra Almanya giderek daha izole bir ülke haline geldi. Bu durum tüm Alman halkını etkilediği gibi sanatçıları ve sinemacıları da etkiledi. Çekilen film adedi giderek düştü. Alman filmlerine olan ilgi azaldı.

The Student of Prague - 1913
The Student of Prague – 1913

1. Dünya savaşının hemen öncesinde 1913 yılında çekilen The Student of Prague (1913) filmi Alman sineması için önemli bir yapımdı. Film, Faust’u andıran öyküsü ile ilgi çekiciydi. Fakat daha önemlisi filmin aktardığı, çaresizlik, tekinsizlik, kıstırılmışlık hissi ve bunları aktarma yöntemi yenilikçiydi. The Student of Prague’ın, düşük maliyetlerde gerçekleştirmeyi becerdiği güçlü betimleme, Alman sinemasının içinde bulunduğu krizden çıkışı için önemli bir fırsattı.

Başlangıç

1913 yılında Paul Wegener ve Stellan Rye yönetmenliğindeki The Student of Prague, dışavurumcu filmlere geçiş için atılan ilk adımlardan biri oldu. The Student of Prague ile Alman sineması, Film d’Art akımı hegemonyasından çıkışının en önemli sinyalini verdi.

1. Dünya Savaşı Dönemi

1. Dünya savaşı sırasında film çeken Avrupa ülkelerinin sinemaları altyapı ve tesislerinin yıkıma uğraması sebebiyle büyük darbe aldı. Aynı zamanda ülkelerin film ekipleri ve film ekipmanları savaşı belgelemek için cephede ve cephe ardında görevlendirildi. Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya sinemaları uzun süreler devletten bağımsız şekilde film üretemedi.

1916 yılında Alman Hükümeti yabancı filmlerde Almanya karşıtlığının artması sebebiyle tüm yabancı filmlere ambargo uygulamaya başladı. 1917 yılında Alman hükümeti tarafından Alman sineması, savaşın belgelenmesi ve propaganda filmlerinin çekilmesi için görevlendirildi. Tüm Alman sineması stüdyo, ekip ve ekipmanları, Alman Yüksek Ordu Komutanlığı (Oberste Heeresleitung) emri altına girdi. Alman film endüstrisini uzun süre domine edecek yeni yapı Universum Film-Aktien Gesellschaft (UFA) olarak isimlendirildi.

Ana Dönem

UFA ile birlikte tüm stüdyo, ekip, ekipmanlar, sinemacılar merkezileştirildi ve tek bir stüdyo haline getirildi. UFA hem teknik yeterlilikleri hem de sürekli olarak finanse edilmesi sebebiyle bir anda Avrupa’daki en önemli film üreticisi haline dönüştü. Almanya’nın 1914 yılında film üretim sayısı 24 iken UFA ile bu sayı 1918 yılında 130 filme çıktı. Üretilen film adedinin artışında, UFA’nın yüksek üretim kapasitesi ve yabancı filmlere konulan ambargo sebebiyle iç pazardaki film açığının önemli etkisi oldu. Savaşın sona ermesiyle UFA dünyanın en büyük stüdyosu haline gelecekti.

1. Dünya Savaşı Sonrası

Almanya’nın savaşı kaybetmesinin ardından 1918 – 1929 yılları arasında devam edecek “The Weimar Republic” dönemi başladı. Bu dönemde Alman Dışavurumcu filmleri tetikleyecek yeni değişkenler ortaya çıktı:

  • Milyonlarca ölü, yaralı ve sakat insan
  • Psikolojik olarak çöküntüye uğramış toplum
  • Altyapı eksiklikleri
  • Ekonomik bunalım,
  • Hiperenflasyon,
  • Savaşı kazanan ülkeler ile çatışma, uzlaşmazlık ve ambargolar

Böylesine kaotik bir ortam içerisinde UFA’nın durumu Alman sineması için oldukça umut vaad ediyordu. Savaş için merkezi hale getirilip, finanse edilen UFA’nın artık savaş için üretmesi gerekmiyordu. Savaş sırasında çekilen filmler ile toplumun Alman filmlerine olan ilgisi de artmıştı. Tüm bu etkenler dışavurumcu film yönetmenlerinin çektikleri filmlerde sınırları daha fazla aşmaları için olanak sağladı. Friedrich Wilhelm Murnau, Fritz Lang, Robert Wiene alışılmadık hikaye anlatım yöntemleri ve yenilikçi görsel tasarımları ile expressionist sinemayı en üst seviyeye taşıyacaklardı. Fakat Alman Dışavurumculuğu asıl tetikleyen şey henüz gerçekleşmemişti.

UFA film seti - Templehof Studios
UFA film seti – Templehof Studios

1920 yılına gelindiğinde bağımsız bir stüdyo olan Deutsche Eclair (Decla), teknik imkansızlıkları aşmak için geliştirdiği yöntemlerle, Robert Wiene yönetmenliğinde The Cabinet of Dr. Caligari (1920)’yi çekti. Film o ana kadar yapılmış filmlerden görsel olarak tamamen başka bir noktadaydı. Film, keskin sınır çizgileri ile oluşturan makyaj, ışık ve gölgeler ile yapılan betimlemelerde başarılı oldu. Filmde açık gri tonlarında arka plana sahip dekorun, siyah ile keskin hatlar teşkil edecek şekilde boyanmasıyla 2 boyutlu alanlar ve gerçek dışı perspektifler oluşturuldu. Yine boyamalar ile ışık ve gölgeler yaratıldı. Benzer sinematografik aşırtmalar ile sinemayı değiştiren bir başyapıt ortaya çıktı. The Cabinet of Dr. Caligari alegorik öykü yapısı, set, dekor, ışık, makyaj, kostüm konularında kendisinden sonra gelecek dışavurumcu filmler için referans noktaları oluşturdu.

Dışavurumcu filmlerin sayısı; toplumun filme gitme alışkanlıklarının artışı, UFA’nın, dışavurumcu filmleri fonlaması ve The Cabinet of Dr. Caligari gibi referans bir film ile kısa zamanda arttı.

Alman Dışavurucumcu filmlerin en önemli örneklerinden bazıları UFA’nın yapımcılığı altında ortaya çıktı:

Fritz Lang
Fritz Lang

UFA’nın erken döneminde çalıştığı en önemli edışavurumcu yönetmenler ise şu şekilde oldu: Ludwig Berger, Wilhelm Dieterle, Paul Czinner, Ewald André Dupont, Fritz Lang, Karl Grune, Ernst Lubitsch, Friedrich Wilhelm Murnau, Hanns Schwarz, Arthur Robison, Joe May, Paul L. Stein, Wilhelm Thiele. Bu dönemde Fritz Lang ve Friedrich Wilhelm Murnau çektikleri, bir çoğu başyapıt olarak anılan filmleri ile dışavurumculuğu ve dünya sinemasını şekillendirdiler.

Fritz Lang: M (1931), Dr. Mabuse, der Spieler (1922), Die Nibelungen: Siegfried (1924), Die Nibelungen: Kriemhild’s Revenge (1924), Metropolis (1927), The Testament of Dr. Mabuse (1933) …

Friedrich Wilhelm Murnau: Desire (1921), The Haunted Castle (1921), Nosferatu (1922), Phantom (1922), Faust (1926)

Alman Dışavurumculuğu Akımının Sonu

Alman sineması 1. Dünya Savaşı ardından normalleşen atmosfer ile daha fazla tanındı. Dışavurumcu yönetmenler savaş sonrası kaotik ortamda yüksek üretebilme kabiliyetleri ile çok sayıda film çekti. Dışavurumcu film ve yönetmenlerin bilinirlikleri, Almanya’ya uygulanan ambargoların kaldırılmasının ardından üst seviyeye çıktı.

Almanya’nın 1. Dünya Savaşı sonrasında tekrar dışa açılması, Alman sineması için bazı konularda kritik dezavantajlara sebep oldu.

Almanya’nın savaş sonrasında yeniden yapılanması ve finanse edilebilmesi için global ölçekte yapılan anlaşmalar sonrasında kur stabil hale geldi.Stabil hale gelen kur; film ithal etmenin, film üretmekten daha ucuza mal olmasına sebep oldu.

Kalkan ambargoların ardından Alman pazarında Hollywood filmleri Alman filmlerine göre daha fazla rağbet gördü. Alman filmlerinin Almanya’daki pazar payı daraldı.

UFA’ya Amerikan Paramount ve Metro-Goldwyn-Mayer ile imzalanan anlaşmalar sonrasında gelen yükümlülükler, şirketin mali sıkıntılar yaşamasına sebep oldu. UFA’nın Amerikan firmaları ile yaptığı anlaşmalardaki amacı Amerikan pazarına ve dünyaya açılmaktı fakat bu anlaşmalar sonucunda yaşananlar ile Alman sineması Amerikanlaşmaya başladı. UFA yaşadığı Decla birleşmesinin ardından dünyanın en büyük stüdyolarından biri haline dönüşmesine rağmen film gelirleri beklentileri karşılamadı.

Pazar payı azalan UFA’nın ekonomik bağımsızlığı ve üretim kabiliyetleri azaldı.

1930’lara gelindiğinde 1. Dünya savaşı sürecini UFA ile atlatan Alman sineması bu sefer de farklı dinamikler ile sınandı. UFA ile birlikte sinema sektörü de ekonomik bunalımın içerisine düştü. Holywood’un pazar payı Almanya’da beklenenden çok daha fazla genişledi. Nazi partisi ise sanatçılar üzerinde baskı kurarak onları yeni bir propaganda sineması düzeni içerisine çekmeye çalıştı.

1933 yılında Adolf Hitler Almanya Şansölyesi olarak atandı. Ardından Joseph Goebbels 3. Reich Kamu Aydınlanma ve Propaganda Bakanlığı’na (Reichsministerium für Volksaufklärung und Propaganda veya Propagandaministerium) atandı. Goebbels ve ekibi tüm Alman medyasını ve sanat kurumlarını kontrol ederek propagandalarını daha güçlü hale getirmeyi amaçladı. 1930’larda sinemacılar üzerinde kurulmaya başlanan baskı bu dönemde daha da arttı. Baskı sebebiyle birçok yönetmen, yazar, görüntü yönetmeni, ses uzmanı Almanya’dan ayrılmak zorunda kaldı. Almanya’yı terk eden sanatçılar İtalya, Fransa fakat daha çok Amerika’ya gitmeyi tercih etti. Bu dönemde Robert Siodmak, Billy Wilder, Otto Preminger, Paul Leni, F.W. Murnau gibi isimler Almanya’yı terk etti. Fritz Lang Amerika’ya göç ederek Paul Leni ve F.W. Murnau’ya katıldı.

Weimar Period’u içerisinde güçlenen ve çağının ötesinde işler yapan Alman Sineması çok fazla yetenekli ismini kaybetti. Kısa süre içerisinde expressionist filmlerin çekilmesi son buldu.

Alman Dışavurumculuğu Akımının Karakteristikleri

The Cabinet of Dr. Caligari - 1920
The Cabinet of Dr. Caligari – 1920

Aşağıda belirtilen karakteristik özellikler dışavurumculuğun çerçevesini oluşturur. Bu özelliklerin hepsini bir arada sunabilen The Cabinet of Dr. Caligari’ye yaklaşabilen film sayısı çok fazla değildir. Bu sebeple The Cabinet of Dr. Caligari, Alman Dışavurumculuğun referans filmi olarak nitelendirilir.

  • Filmlerin izleyicilere yoğun şekilde karamsarlık, tekinsizlik, yoksunluk duygularını aktarması
  • Anti-kahraman veya şeytani özellik gösteren karakterlerin hikayenin merkezinde yer alması
  • Öykülerinin barındırdığı eleştiri ve alegorik yapı
  • Filmlerin anlatılan konuya karşı olan sübjektif bakış açısı
  • Anlatımda gerçekleştirilen aşırılık içeren tasvirler
  • Filmlerde kişilik bölünmesi, paranoya, saplantı, delilik ve histerik durumlarının görünmesi
  • Geometrik şekillerin, perspektifin, yansımaların ve bunlara olanak sağlayan çerçeve, ayna, ray, merdivenlerin kompozisyonun bir parçası haline gelmesi
  • Kadraj içerisinde keskin gölgeler ve ışık geçişlerine yer verilmesi
  • Kamera hareketleri Özel efektlerin kullanımı

Alman Dışavurumculuğu Akımının Etkileşimleri

Alman Dışavurumculuk akımı kritik bir dönemde ortaya çıktı ve sonlandı. İki dünya savaşı arasında dönemin tüm ekonomik bunalımlarını, karamsarlığını, kutuplaşmış yapısını ve toplumsal çatışmalarını üstlendi. İleride kült ve klasik olarak anılacak son derece karanlık ve dönemine göre absürt filmler çekildi. Bu durum sinemanın anlatım şekillerinin genişleyebileceği noktaları göstermiş oldu. Sinemanın kabiliyetleri yeniden keşfedildi. Dışavurumculuk, korku ve gerilim film türleri ile Film Noir’de kendisine belirgin şekilde yer buldu.

Korku sineması

Korku sinemasının veya korku öğesi içeren sahneler için günümüzde kullanılan birçok teknik ilk olarak Alman Dışavurumcu film ile ortaya çıktı. Keskin ışık ve gölgeler, gerçeküstü karakterler, kişilik bölünmeleri, absürt kamera açıları ve daha birçoğu kısa zamanda korku filmlerinin vazgeçilmez unsurları haline geldi.

Kra Film (Film Noir)

2. Dünya Savaşı’nın etkileri ile başta Almanya olmak üzere Avrupa’dan Amerika’ya çok fazla sinemacı göç etti. Dışavurumculuk 1. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında nasıl Alman Sinemacıların kendini dışavurum şekline dönüştüyse, Amerikan sinemacıların 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşayacağı travmaların dışavurum yöntemi olan kara filmin de temelini teşkil edecekti. Billy Wilder, Otto Preminger, Alfred Hitchcock, Orson Welles, Carol Reed ve Michael Curtiz çektikleri noir filmler ile dışavurumculuk etkilenmelerini en iyi şekilde ortaya koyan yönetmenlerdi.

The Lady from Shanghai - 1947
The Lady from Shanghai – 1947

İstisnalar

UFA her ne kadar dışavurumcu filmlerin yapımında önemli rol oynasa da doğrudan hükümetin kontrolü altında bir yapıydı. UFA tekeldi, kurulması birçok firmanın kapatılması, birleştirilmesi ve kamulaştırılması ile gerçekleştirildi. UFA, yönetmenler üzerinde propoganda filmi çekilmesi yönünde baskı oluşturabiliyor, sansür uygulayabiliyordu.

Alman Dışavurumculuğu Film Listesi

Sıralama (listeleme, gösterim, IMDb puanı)

En İyi Alman Dışavurumculuğu Yönetmenleri

  • Fritz Lang
  • Carl Theodor Dreyer
  • Robert Reinert
  • Friedrich Wilhelm Murnau
  • Paul Wegener ve Stellan Rye

En İyi Alman Dışavurumculuğu Filmleri

  • The Student of Prague (1913)
  • The Cabinet of Dr. Caligari (1920)
  • Die Nibelungen: Siegfried (1924)
  • Metropolis (1927)
  • M (1931)

Referanslar ve İleri Okuma


İlişkili Yazılar
Paylaş

Üye Yorum ve Film Önerileri

KültAlt topluluğuna katılarak yazıyı yorumlayabilir, yazar ve diğer okuyuculara ulaşması için film önerilerini bırakabilirsin.

0 Yorum
Satır içi geri bildirimler
Tüm yorumları gör
0 Yorum
Satır içi geri bildirimler
Tüm yorumları gör