Alman Dışavurumculuğu Akımı

0
Ziyaret
Kaydedildi0
Almanya
1918
1932
4
20. yüzyılın başında, 1. Dünya Savaşı (1914-1918) tüm Avrupa’yı değiştirdi. Avrupa ülkeleri ekonomi, sosyoloji, bilim, ticaret, sanayi ve sanat gibi konularda günümüzü şekillendirecek bir değişim içerisine girdi. Henüz erken dönemlerini yaşayan sinema bu değişimi geçiren başlıca sanat disiplinlerinden biri oldu. Sinema kalıcı şekilde 1. Dünya Savaşı’nın etkilerini yüklendi. German Expressionism sinemada yaşanan bu değişimi en iyi aktaran akımlardan biri oldu.
ImageBahadır Mahmut
Bahadır Mahmut

Benzer Listeler

  • Kara-Filmler
    14
    bin okuma

    Kara Filmler (Film Noir) Listesi

Film Listesi Tanımı
20. yüzyılın başında, 1. Dünya Savaşı (1914-1918) tüm Avrupa’yı değiştirdi. Avrupa ülkeleri ekonomi, sosyoloji, bilim, ticaret, sanayi ve sanat gibi konularda günümüzü şekillendirecek bir değişim içerisine girdi. Henüz erken dönemlerini yaşayan sinema bu değişimi geçiren başlıca sanat disiplinlerinden biri oldu. Sinema kalıcı şekilde 1. Dünya Savaşı’nın etkilerini yüklendi. Alman Dışavurumculuğu sinemada yaşanan bu değişimi en iyi aktaran akımlardan biri oldu.

20. yy başında Alman sineması önce Cinema of Attractions akımı içerisinde eserler verdi. Cinema of Attractions sinemacıların 19. yy. sonunda ve 20. yy başında filmlerde genellikle günlük hayatta karşılaşılamayacak görüntüleri aktarma motivasyonuyla ortaya çıkmış bir teoriydi. Film yapımcıları bu akım ile düşük maliyetli fakat dikkat çeken filmler çekip kazanç sağladı. [caption id="attachment_22796" align="alignnone" width="600"]Film d’Art Film Studio Film d’Art stüdyosu[/caption] Zaman içerisinde Alman filmleri Cinema of Attractions’tan uzaklaşarak başka bir Fransız kökenli film akımı olan “Film d’Art”akımına yakınlaştılar. Film d’Art akımı ile birlikte tiyatro eserleri ve önemli edebiyat eserlerinin uyarlamaları filme alındı. Film d’Art filmleri sinemanın kabiliyetlerini kullanmamaları sebebiyle sinemadan daha çok tiyatroya aitlerdi. Eserler tiyatrodan kopyalanırken seyirci deneyimi de tiyatrodan kopyalandı. Cinema of Attractions ve Film d’Art akımları her ne kadar ekonomik olarak çalışan modellerse de Almanya çok hızlı bir değişim içerisindeydi. Alman sinema severler, film yapımcıları ve yönetmenleri, ekonomik ve psikolojik olarak bu akımların kapsamadığı bir alana doğru savruluyordu. 1. Dünya Savaşı’na yaklaşılırken Alman ekonomisi giderek daha fazla daraldı. Daralan ekonominin yanı sıra Almanya giderek daha izole bir ülke haline geldi. Bu durum tüm Alman halkını etkilediği gibi sanatçıları ve sinemacıları da etkiledi. Çekilen film adedi giderek düştü. Alman filmlerine olan ilgi azaldı. [caption id="attachment_22804" align="alignnone" width="600"]The Student of Prague - 1913 The Student of Prague – 1913[/caption] 1. Dünya savaşının hemen öncesinde 1913 yılında çekilen The Student of Prague (1913) filmi Alman sineması için önemli bir yapımdı. Film, Faust’u andıran öyküsü ile ilgi çekiciydi. Fakat daha önemlisi filmin aktardığı, çaresizlik, tekinsizlik, kıstırılmışlık hissi ve bunları aktarma yöntemi yenilikçiydi. The Student of Prague’ın, düşük maliyetlerde gerçekleştirmeyi becerdiği güçlü betimleme, Alman sinemasının içinde bulunduğu krizden çıkışı için önemli bir fırsattı.

1913 yılında Paul Wegener ve Stellan Rye yönetmenliğindeki The Student of Prague, dışavurumcu filmlere geçiş için atılan ilk adımlardan biri oldu. The Student of Prague ile Alman sineması, Film d’Art akımı hegemonyasından çıkışının en önemli sinyalini verdi. 1. Dünya Savaşı Dönemi 1. Dünya savaşı sırasında film çeken Avrupa ülkelerinin sinemaları altyapı ve tesislerinin yıkıma uğraması sebebiyle büyük darbe aldı. Aynı zamanda ülkelerin film ekipleri ve film ekipmanları savaşı belgelemek için cephede ve cephe ardında görevlendirildi. Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya sinemaları uzun süreler devletten bağımsız şekilde film üretemedi. 1916 yılında Alman Hükümeti yabancı filmlerde Almanya karşıtlığının artması sebebiyle tüm yabancı filmlere ambargo uygulamaya başladı. 1917 yılında Alman hükümeti tarafından Alman sineması, savaşın belgelenmesi ve propaganda filmlerinin çekilmesi için görevlendirildi. Tüm Alman sineması stüdyo, ekip ve ekipmanları, Alman Yüksek Ordu Komutanlığı (Oberste Heeresleitung) emri altına girdi. Alman film endüstrisini uzun süre domine edecek yeni yapı Universum Film-Aktien Gesellschaft (UFA) olarak isimlendirildi.

UFA ile birlikte tüm stüdyo, ekip, ekipmanlar, sinemacılar merkezileştirildi ve tek bir stüdyo haline getirildi. UFA hem teknik yeterlilikleri hem de sürekli olarak finanse edilmesi sebebiyle bir anda Avrupa’daki en önemli film üreticisi haline dönüştü. Almanya’nın 1914 yılında film üretim sayısı 24 iken UFA ile bu sayı 1918 yılında 130 filme çıktı. Üretilen film adedinin artışında, UFA’nın yüksek üretim kapasitesi ve yabancı filmlere konulan ambargo sebebiyle iç pazardaki film açığının önemli etkisi oldu. Savaşın sona ermesiyle UFA dünyanın en büyük stüdyosu haline gelecekti. 1. Dünya Savaşı Sonrası Almanya’nın savaşı kaybetmesinin ardından 1918 – 1929 yılları arasında devam edecek “The Weimar Republic” dönemi başladı. Bu dönemde Alman Dışavurumcu filmleri tetikleyecek yeni değişkenler ortaya çıktı:
  • Milyonlarca ölü, yaralı ve sakat insan
  • Psikolojik olarak çöküntüye uğramış toplum
  • Altyapı eksiklikleri
  • Ekonomik bunalım,
  • Hiperenflasyon,
  • Savaşı kazanan ülkeler ile çatışma, uzlaşmazlık ve ambargolar
Böylesine kaotik bir ortam içerisinde UFA’nın durumu Alman sineması için oldukça umut vaad ediyordu. Savaş için merkezi hale getirilip, finanse edilen UFA’nın artık savaş için üretmesi gerekmiyordu. Savaş sırasında çekilen filmler ile toplumun Alman filmlerine olan ilgisi de artmıştı. Tüm bu etkenler dışavurumcu film yönetmenlerinin çektikleri filmlerde sınırları daha fazla aşmaları için olanak sağladı. Friedrich Wilhelm Murnau, Fritz Lang, Robert Wiene alışılmadık hikaye anlatım yöntemleri ve yenilikçi görsel tasarımları ile expressionist sinemayı en üst seviyeye taşıyacaklardı. Fakat Alman Dışavurumculuğu asıl tetikleyen şey henüz gerçekleşmemişti. [caption id="attachment_22806" align="alignnone" width="600"]UFA film seti - Templehof Studios UFA film seti – Templehof Studios[/caption] 1920 yılına gelindiğinde bağımsız bir stüdyo olan Deutsche Eclair (Decla), teknik imkansızlıkları aşmak için geliştirdiği yöntemlerle, Robert Wiene yönetmenliğinde The Cabinet of Dr. Caligari (1920)’yi çekti. Film o ana kadar yapılmış filmlerden görsel olarak tamamen başka bir noktadaydı. Film, keskin sınır çizgileri ile oluşturan makyaj, ışık ve gölgeler ile yapılan betimlemelerde başarılı oldu. Filmde açık gri tonlarında arka plana sahip dekorun, siyah ile keskin hatlar teşkil edecek şekilde boyanmasıyla 2 boyutlu alanlar ve gerçek dışı perspektifler oluşturuldu. Yine boyamalar ile ışık ve gölgeler yaratıldı. Benzer sinematografik aşırtmalar ile sinemayı değiştiren bir başyapıt ortaya çıktı. The Cabinet of Dr. Caligari alegorik öykü yapısı, set, dekor, ışık, makyaj, kostüm konularında kendisinden sonra gelecek dışavurumcu filmler için referans noktaları oluşturdu. Dışavurumcu filmlerin sayısı; toplumun filme gitme alışkanlıklarının artışı, UFA’nın, dışavurumcu filmleri fonlaması ve The Cabinet of Dr. Caligari gibi referans bir film ile kısa zamanda arttı. Alman Dışavurucumcu filmlerin en önemli örneklerinden bazıları UFA’nın yapımcılığı altında ortaya çıktı: … [caption id="attachment_22807" align="alignnone" width="596"]Fritz Lang Fritz Lang[/caption] UFA’nın erken döneminde çalıştığı en önemli edışavurumcu yönetmenler ise şu şekilde oldu: Ludwig Berger, Wilhelm Dieterle, Paul Czinner, Ewald André Dupont, Fritz Lang, Karl Grune, Ernst Lubitsch, Friedrich Wilhelm Murnau, Hanns Schwarz, Arthur Robison, Joe May, Paul L. Stein, Wilhelm Thiele. Bu dönemde Fritz Lang ve Friedrich Wilhelm Murnau çektikleri, bir çoğu başyapıt olarak anılan filmleri ile dışavurumculuğu ve dünya sinemasını şekillendirdiler. Fritz Lang: M (1931), Dr. Mabuse, der Spieler (1922), Die Nibelungen: Siegfried (1924), Die Nibelungen: Kriemhild’s Revenge (1924), Metropolis (1927), The Testament of Dr. Mabuse (1933) … Friedrich Wilhelm Murnau: Desire (1921), The Haunted Castle (1921), Nosferatu (1922), Phantom (1922), Faust (1926)

UFA her ne kadar dışavurumcu filmlerin yapımında önemli rol oynasa da doğrudan hükümetin kontrolü altında bir yapıydı. UFA tekeldi, kurulması birçok firmanın kapatılması, birleştirilmesi ve kamulaştırılması ile gerçekleştirildi. UFA, yönetmenler üzerinde propoganda filmi çekilmesi yönünde baskı oluşturabiliyor, sansür uygulayabiliyordu.

Alman Dışavurumculuk akımı kritik bir dönemde ortaya çıktı ve sonlandı. İki dünya savaşı arasında dönemin tüm ekonomik bunalımlarını, karamsarlığını, kutuplaşmış yapısını ve toplumsal çatışmalarını üstlendi. İleride kült ve klasik olarak anılacak son derece karanlık ve dönemine göre absürt filmler çekildi. Bu durum sinemanın anlatım şekillerinin genişleyebileceği noktaları göstermiş oldu. Sinemanın kabiliyetleri yeniden keşfedildi. Dışavurumculuk, korku ve gerilim film türleri ile Film Noir’de kendisine belirgin şekilde yer buldu. Korku sineması Korku sinemasının veya korku öğesi içeren sahneler için günümüzde kullanılan birçok teknik ilk olarak Alman Dışavurumcu film ile ortaya çıktı. Keskin ışık ve gölgeler, gerçeküstü karakterler, kişilik bölünmeleri, absürt kamera açıları ve daha birçoğu kısa zamanda korku filmlerinin vazgeçilmez unsurları haline geldi. Kra Film (Film Noir) 2. Dünya Savaşı’nın etkileri ile başta Almanya olmak üzere Avrupa’dan Amerika’ya çok fazla sinemacı göç etti. Dışavurumculuk 1. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında nasıl Alman Sinemacıların kendini dışavurum şekline dönüştüyse, Amerikan sinemacıların 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşayacağı travmaların dışavurum yöntemi olan kara filmin de temelini teşkil edecekti. Billy Wilder, Otto Preminger, Alfred Hitchcock, Orson Welles, Carol Reed ve Michael Curtiz çektikleri noir filmler ile dışavurumculuk etkilenmelerini en iyi şekilde ortaya koyan yönetmenlerdi. [caption id="attachment_22809" align="alignnone" width="600"]The Lady from Shanghai - 1947 The Lady from Shanghai – 1947[/caption]

Alman sineması 1. Dünya Savaşı ardından normalleşen atmosfer ile daha fazla tanındı. Dışavurumcu yönetmenler savaş sonrası kaotik ortamda yüksek üretebilme kabiliyetleri ile çok sayıda film çekti. Dışavurumcu film ve yönetmenlerin bilinirlikleri, Almanya’ya uygulanan ambargoların kaldırılmasının ardından üst seviyeye çıktı. Almanya’nın 1. Dünya Savaşı sonrasında tekrar dışa açılması, Alman sineması için bazı konularda kritik dezavantajlara sebep oldu. Almanya’nın savaş sonrasında yeniden yapılanması ve finanse edilebilmesi için global ölçekte yapılan anlaşmalar sonrasında kur stabil hale geldi.Stabil hale gelen kur; film ithal etmenin, film üretmekten daha ucuza mal olmasına sebep oldu. Kalkan ambargoların ardından Alman pazarında Hollywood filmleri Alman filmlerine göre daha fazla rağbet gördü. Alman filmlerinin Almanya’daki pazar payı daraldı. UFA’ya Amerikan Paramount ve Metro-Goldwyn-Mayer ile imzalanan anlaşmalar sonrasında gelen yükümlülükler, şirketin mali sıkıntılar yaşamasına sebep oldu. UFA’nın Amerikan firmaları ile yaptığı anlaşmalardaki amacı Amerikan pazarına ve dünyaya açılmaktı fakat bu anlaşmalar sonucunda yaşananlar ile Alman sineması Amerikanlaşmaya başladı. UFA yaşadığı Decla birleşmesinin ardından dünyanın en büyük stüdyolarından biri haline dönüşmesine rağmen film gelirleri beklentileri karşılamadı. Pazar payı azalan UFA’nın ekonomik bağımsızlığı ve üretim kabiliyetleri azaldı. 1930’lara gelindiğinde 1. Dünya savaşı sürecini UFA ile atlatan Alman sineması bu sefer de farklı dinamikler ile sınandı. UFA ile birlikte sinema sektörü de ekonomik bunalımın içerisine düştü. Holywood’un pazar payı Almanya’da beklenenden çok daha fazla genişledi. Nazi partisi ise sanatçılar üzerinde baskı kurarak onları yeni bir propaganda sineması düzeni içerisine çekmeye çalıştı. 1933 yılında Adolf Hitler Almanya Şansölyesi olarak atandı. Ardından Joseph Goebbels 3. Reich Kamu Aydınlanma ve Propaganda Bakanlığı’na (Reichsministerium für Volksaufklärung und Propaganda veya Propagandaministerium) atandı. Goebbels ve ekibi tüm Alman medyasını ve sanat kurumlarını kontrol ederek propagandalarını daha güçlü hale getirmeyi amaçladı. 1930’larda sinemacılar üzerinde kurulmaya başlanan baskı bu dönemde daha da arttı. Baskı sebebiyle birçok yönetmen, yazar, görüntü yönetmeni, ses uzmanı Almanya’dan ayrılmak zorunda kaldı. Almanya’yı terk eden sanatçılar İtalya, Fransa fakat daha çok Amerika’ya gitmeyi tercih etti. Bu dönemde Robert Siodmak, Billy Wilder, Otto Preminger, Paul Leni, F.W. Murnau gibi isimler Almanya’yı terk etti. Fritz Lang Amerika’ya göç ederek Paul Leni ve F.W. Murnau’ya katıldı. Weimar Period’u içerisinde güçlenen ve çağının ötesinde işler yapan Alman Sineması çok fazla yetenekli ismini kaybetti. Kısa süre içerisinde expressionist filmlerin çekilmesi son buldu.

  • Nerves (1919) Robert Reinert

    “Nerves” (1919), I. Dünya Savaşı’nın sonlarında, bir Alman kasabasında geçen bir dram filmidir. Film, bir demiryolu istasyonunda çalışan işçilerin, sevgi, ihanet, intikam ve trajedi dolu hayatlarına odaklanır. Filmde, toplumsal ve psikolojik gerilimler, kişisel çatışmalar ve sınıfsal farklılıklar gibi temalar ele alınır. “Nerves”, döneminde oldukça etkileyici ve yenilikçi bir film olarak kabul edildi ve Robert Reinert’in yönetmenliğiyle, doğaçlama oyunculuk, montaj ve atmosferik görüntülerle dolu bir sinematik deneyim sunar. Filmin orijinal müziği ise, ünlü besteci Giuseppe Becce tarafından bestelendi.
  • Nosferatu (1922) F.W. Murnau

    “Nosferatu” (Nosferatu: Bir Sinfoni Mefistofelesinde), 1922 yılı yapımı bir Alman korku filmidir. Film, Bram Stoker’ın Drakula romanına dayanarak yapılmıştır. Hikaye, genç bir emlakçının, Hutter’ın, Transilvanya’ya gitmesi ve orada karşılaştığı Kont Orlok adlı gizemli bir vampirin peşine düşmesini konu alır. Hutter, Orlok’un kasabasına gelmesiyle bir dizi ürkütücü olayla karşılaşır. Film, sürükleyici atmosferi ve Murnau’nun deneysel sinema teknikleri ile tanınır ve Alman Ekspresyonist sinemasının önde gelen örneklerinden biridir.
  • Phantom (1922) F.W. Murnau

    “Phantom” (Fantoma), 1922 yılında çekilen bir Alman sessiz filmidir. Film, Londra’da bir tiyatroda çalışan genç bir kadın olan Lorenzi’nin, sahne işçisi olan Erique adlı bir adamın takıntılı aşkına karşı mücadelesini konu alır. Lorenzi, Erique’nin takıntılı tutumlarından kurtulmaya çalışırken, gizemli bir şekilde ortadan kaybolan birkaç kişinin ardındaki gerçeği öğrenir. Film, F.W. Murnau’nun görsel zenginliği ve deneysel sinema teknikleri ile dikkat çeker ve Alman Ekspresyonist sinemasının önde gelen örneklerinden biridir.
  • Waxworks (1924) Leo Birinsky, Paul Leni

    Leo Birinsky ve Paul Leni tarafından yönetilen “Waxworks” filminin öyküsü, bir balmumu müzesinde çalışan bir genç adamın, müzede sergilenen üç ünlü kişinin hikayelerini anlatmasına dayanıyor. İlk hikaye, Caliph Harun Al-Rashid’in maceralarını anlatırken, ikinci hikaye, Ivan the Terrible’in hayatını ve son hükümranlığı dönemini konu alıyor. Son hikaye ise Jack the Ripper’ın İngiltere’de yaptığı cinayetleri anlatıyor. Filmin görsel tasarımı oldukça etkileyici ve stilize edilmiş. Her hikaye kendi içinde tamamlanırken, genel olarak film, korku, macera ve tarihi bir araya getiriyor.
  • Vampyr (1932) Carl Theodor Dreyer

    “Vampyr” (1932), bir seyahatname yazarının Fransa’da yaşadığı doğaüstü olayları anlatan bir korku filmi. Yazar Allan Gray, keşfettiği gizemli bir şatoda yaşayan ailede, vampirlerin varlığından şüphelenir. Şatodaki ürkütücü ve karanlık olaylara tanık olan Gray, kendini korkunç bir sırrın içinde bulur ve hayatı tehlikeye girer. Film, gerilim, atmosferik korku ve gotik unsurlarla doludur ve Dreyer’in özgün sinematografik tarzını yansıtır. Görüntü yönetimi, ışık ve gölge oyunları, kamera açıları ve yavaş hareketli sahneler, filmin ürkütücü atmosferini artırır. “Vampyr”, özgün korku filmlerinden biri olarak kabul edilir ve sinema tarihinde önemli bir yere sahiptir.
  • Warning Shadows (1923) Arthur Robison

    “Warning Shadows” (Uyarı Gölgeleri), 1923 yapımı bir Alman sessiz filmidir. Film, bir soylu ailenin evinde geçen bir öyküyü anlatır. Film, yemeğe davet edilen birkaç kişi ve hizmetçilerinin arasındaki gizli aşklar, kıskançlıklar ve entrikaların ortaya çıkmasını anlatır. Filmin dikkat çeken özellikleri arasında, gölge oyunlarının kullanımı ve gizli duyguları gösteren detaylı mimiklerin kullanımı yer almaktadır. “Warning Shadows”, Alman Ekspresyonist sinemasının bir örneği olarak kabul edilir ve sinema tarihinde önemli bir yere sahiptir.
  • The Student of Prague (1913) Paul Wegener, Stellan Rye(co-director)

    “The Student of Prague” (Praglı Öğrenci), 1913 yapımı Alman sessiz filmidir. Film, bir öğrencinin ruhunu şeytanla değiştirdiği bir hikayeyi anlatır. Balduin, sevdiği kadını etkilemek için şeytana başvurur ve onun öğrencinin suretine girmesi karşılığında zengin olmayı kabul eder. Ancak, şeytanla yaptığı anlaşma sonrası hayatı, korkunç bir şekilde değişmeye başlar. Film, Alman romantik edebiyatından etkilenerek çekilmiştir ve dönemin en başarılı Alman filmlerinden biri olarak kabul edilir. Paul Wegener, filmin başrolünde oynamasının yanı sıra yönetmenliğini de üstlenmiştir. “The Student of Prague”, Alman sessiz sinemasının öncülerinden biri olarak kabul edilir ve Alman ekspresyonizminin özelliklerini taşır.
  • The Last Laugh (1924) F.W. Murnau

    “The Last Laugh” (Son Kahkaha), 1924 yılında F.W. Murnau tarafından yönetilen bir Alman sessiz filmidir. Film, ünlü bir otelin asansör operatörü olan yaşlı bir adamın, işinden kovulduktan sonra yaşadığı kişisel ve toplumsal düşüşü konu alır. Film, otelin asansör operatörünün gördüğü toplumsal statünün kaybı ve onunla birlikte gelen utanç, aşağılanma ve yıkım hissini anlatır. “The Last Laugh”, sessiz sinema döneminin en önemli filmlerinden biri olarak kabul edilir.
  • The Man Who Laughs (1928) Paul Leni

    “The Man Who Laughs” (1928), Victor Hugo’nun aynı adlı romanından uyarlanan bir dramatik film. Film, 17. yüzyıl İngiltere’sinde, serseri bir adamın oğlu Gwynplaine’in yüzünü bir cerrah tarafından sabit bir şekilde gülümseyen bir ifadeye dönüştürmesiyle başlar. Gwynplaine, korkunç görüntüsü nedeniyle bir “gülümseyen adam” olarak ünlenir ve Sir John ve onun kör kızı Dea tarafından sahiplenilir. Gwynplaine, Dea’ya aşık olur, ancak onun dış görünüşünden utanır ve bu nedenle Dea’yı mutlu edebilmek için bir seçim yapmak zorunda kalır. Film, doğaçlama oyunculuk ve atmosferik görüntülerle doludur ve Paul Leni’nin yönetimi altında sinematik açıdan zengin bir deneyim sunar.
  • The Hands of Orlac (1924) Robert Wiene

    “The Hands of Orlac” (Orlac’ın Elleri), 1924 yılı yapımı bir Alman korku filmidir. Film, bir piyanist olan Paul Orlac’ın elini kaybetmesi ve yerine nakledilen başka birinin eliyle yeniden çalabilmesi için yapılan ameliyat sonrasında yaşadığı zorlukları anlatıyor. Ancak, Orlac’ın yeni elinin bir seri katilin eli olduğuna dair şüpheleri artar ve hayatı tehlike altına girer. Film, sürükleyici atmosferi ve Alman Ekspresyonist tarzı ile tanınır ve daha sonra birçok kez yeniden yapılmıştır.
  • The Golem (1920) Carl Boese, Paul Wegener

    “The Golem” (Golem), 1920 yapımı Alman sessiz filmidir. Film, Prag’da yaşayan Yahudilerin hikayesini anlatır. Yahudi bir rahip, tanrısal güçlere sahip bir yaratık olan Golem’u yaratır ve onu toplumu korumak için kullanır. Ancak, Golem’un güçleri kontrolden çıkar ve rahip, yaratığın şiddetine karşı koymak zorunda kalır. Film, Yahudi efsanesi Golem’dan uyarlanmıştır ve Alman ekspresyonizminin özelliklerini taşır. Paul Wegener, filmin başrolünde oynamasının yanı sıra yönetmenliğini de üstlenmiştir. “The Golem”, Alman sessiz sinemasının klasiklerinden biri olarak kabul edilir ve özellikle görsel efektleri ve atmosferik yapısı ile dikkat çeker.
  • Tartuffe (1925) F.W. Murnau

    “Tartuffe”, F.W. Murnau’nun 1925 yapımı sessiz filmidir. Film, Molière’in aynı adlı oyunundan uyarlanmıştır. Tartuffe, iyi niyetli ve cömert bir adam olarak görünen ancak gerçekte düzenbazlık yapan bir din adamıdır. Orgon adındaki bir adam, Tartuffe’ün sözde dindarlığına kanar ve onu evinde ağırlar. Ancak Tartuffe, Orgon’un karısı, kızı ve evinin kontrolünü ele geçirmeye çalışır. Film, iki saatlik sessiz film tarzında çekilmiştir ve Murnau’nun görsel hikaye anlatımı ve oyuncu performansları övgüyle karşılanmıştır.
  • The Cabinet of Dr. Caligari (1920) Robert Wiene

    “The Cabinet of Dr. Caligari” (Dr. Caligari’nin Muayenehanesi), 1920 yılında çekilen bir Alman sessiz filmidir. Film, bir hipnotizmacının bir fuarda sergilediği son derece tuhaf bir adamı kontrol altına alması sonucu ortaya çıkan olayları konu alır. Caligari’nin kontrolündeki adam, bir dizi cinayet işlemeye başlar ve filmin ilerleyen bölümlerinde gerilim ve gizem artar. Filmin dikkat çeken özellikleri arasında, unutulmaz mimari tasarımı ve karakterlerin tuhaf makyajları yer alır. “The Cabinet of Dr. Caligari”, Alman Ekspresyonist sinemasının en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir.
    Fragman, Bilgi
  • Destiny (1921) Fritz Lang

    “Destiny” (Kader), 1921 yılında Fritz Lang tarafından yönetilen bir Alman sessiz filmidir. Film, bir kadının ölen nişanlısını geri getirmek için Ölüm ile yaptığı anlaşmayı konu alır. Kadın, üç farklı hikayede Ölüm ile karşılaşır ve her bir hikaye farklı bir ülkede geçer. Her hikaye, kadının Ölüm’e yalvarması ve onu ikna etmeye çalışması ile sonuçlanır. Film, dönemin sanatsal ve görsel özellikleri ile öne çıkan bir başyapıt olarak kabul edilir ve Lang’in yönetmenlik kariyerinde önemli bir yere sahiptir.
  • Dr. Mabuse the Gambler (1922) Fritz Lang

    Fritz Lang’in yönetmenliğini yaptığı “Dr. Mabuse the Gambler” filminin öyküsü, Norbert Jacques’in aynı adlı romanına dayanıyor. Film, psikopat bir suç dehası olan Dr. Mabuse’un, Berlin’de çeşitli suçlar işleyerek zenginlik ve güç arayışını anlatıyor. Polis, Mabuse’un peşine düşerken, onun gücüne karşı zorlu bir mücadele verir. Film, toplumsal düzenin çözülmesi, bireysel güç arayışı ve modernleşme sürecine eleştirel bir bakış sunarken, dönemin Almanya’sının yıkım sonrası kaotik ortamını da yansıtıyor. Görsel açıdan da dönemin deneysel sinema tekniklerini kullanarak atmosferik bir gerilim yaratıyor.
  • Die Nibelungen: Siegfried (1924) Fritz Lang

    “Die Nibelungen: Siegfried” (Nibelungen: Siegfried), 1924 yılında Fritz Lang tarafından yönetilen bir Alman sessiz filmidir. Film, İskandinav efsanelerinde geçen Nibelungen hikayelerinden biri olan Siegfried’in maceralarını anlatır. Siegfried, ejderha Fafnir’i öldürerek onun hazinesini ele geçirir. Ancak bu, onu birçok tehlikeli düşmanın hedefi haline getirir. Film, Alman tarihinin birçok unsuru ve sembolünü kullanarak bir destan anlatır ve döneminin özel efektleri, set tasarımı ve sinematografisi ile öne çıkar.
  • Die Nibelungen: Kriemhild’s Revenge (1924) Fritz Lang

    “Die Nibelungen: Kriemhild’s Revenge” (Nibelungen: Kriemhild’in İntikamı), Fritz Lang’ın 1924 yapımı sessiz Alman filmi “Die Nibelungen” serisinin ikinci bölümüdür. Film, Siegfried’in ölümünden sonra dul kalan Kriemhild’in intikamını almaya karar vermesiyle başlar. Kriemhild, eski düşmanlarıyla yüzleşir ve onları alt etmek için hain bir plan hazırlar. “Die Nibelungen: Kriemhild’s Revenge”, Alman destanı Nibelungenlied’den uyarlanmıştır ve Alman sinemasının önemli bir yapıtı olarak kabul edilir. Film, sessiz sinemanın döneminin en büyük bütçelerinden biriyle yapılmıştır ve Lang’ın sinematografisi, görsel efektleri ve yapım tasarımı ile öne çıkar.
  • Metropolis (1927) – Fritz Lang

    İşçi sınıfı ile şehir planlamacıları arasında keskin şekilde bölünmüş fütüristik şehirde, kentin kurucusunun oğlu, bir kurtarıcının gelişini öngören işçi sınıfı peygamberine aşık olacaktır.
  • Faust (Faust: Eine deutsche Volkssage) (1926) – F.W. Murnau

    Mephisto, Tanrı ile Dünya üzerine bahse girer. Bahsin kazananı, kendisini ilim irfana adamış olan Faust’un ruhunu Mephisto’ya teslim edip etmeyeceği ile belli olacaktır. Mephisto amacına ulaşmak için yer yüzüne iner.
  • M (Eine Stadt sucht einen Mörder) (1931) – Fritz Lang

    Hans Beckert koca bir şehre bela olmuştur. İşlediği çocuk cinayetleri şehrin çetelerinden polisine kadar tüm ahalisini linç için bir araya getirmiştir. Hans Beckert tüm yaptıklarına rağmen suçlu mudur?

En Çok Okunan Listeler

  • 361 bin okuma

    Yasaklı Filmler Listesi

  • 185 bin okuma

    Sexploitation – Seks İstismar Filmleri Listesi

  • Kara-Filmler
    14 bin okuma

    Kara Filmler (Film Noir) Listesi

  • 120 bin okuma

    Klasik Filmler Listesi

  • B-filmler
    16 bin okuma

    B Film Listesi

  • Absurt-Filmler
    24 bin okuma

    Absürt Filmler Listesi

  • 221 bin okuma

    Kült Filmler Listesi