İtalyan Yeni Gerçekçilik Akımı

0
Ziyaret
Kaydedildi0
İtalya
1943
1952
8
İtalyan yeni gerçekçiliği, 2. Dünya savaşı sonrasında faşist Benito Mussolini yönetiminden çıkan fakirlik ve depresyon içerisindeki İtalyan halkının durumunu, sinemada o güne kadar denenmemiş bileşenler ve alışılmadık tekniklerle anlatan günümüz modern sinemasının temellerinin atıldığı sinema akımıdır.
ImageBahadır Mahmut
Bahadır Mahmut

Benzer Listeler

  • 120
    bin okuma

    Klasik Filmler Listesi

Film Listesi Tanımı
Yeni Gerçekçilik, 2. Dünya savaşı sonrasında faşist Benito Mussolini yönetiminden çıkan fakirlik ve depresyon içerisindeki İtalyan halkının durumunu, sinemada o güne kadar denenmemiş bileşenler ve alışılmadık tekniklerle anlatan günümüz modern sinemasının temellerinin atıldığı sinema akımıdır.

Demirci olan babası tarafından iki İtalyan sosyalistin (Andrea Costa ve Amilcare Cipriani) isimleri ile adlandırılan Benito Amilcare Andrea Mussolini, çocukluk yıllarından itibaren devrimci ve sol görüşler ile yetiştirildi. Mussolini genç yaşlarında dahi şiddet eğilimliydi, kişilik bozuklukları yaşıyor, kendisini seçilmiş biri olarak nitelendiriyordu. Feodal düzeni yıkarak İtalya’yı değiştirmek üzerine yüksek motivasyona sahipti. Genç yaşlarında isyan çıkarma sebebiyle hapse girdi. Yazma konusunda yetenekliydi. Editörlüğüne getirildiği sosyalist Avanti! gazetesinin tirajını 5 katına kadar çıkardı. 1. Dünya savaşı öncesinde İtalya’nın Dünya Savaşı’na girmesi gerekliliği konusunda yazdığı yazılar sebebiyle Sosyalist Parti’den ihraç edildi. Bunun üzerine Mussolini Avanti’den ayrılıp sonradan faşist gazetesine dönüşecek olan Il Popolo’yu kurdu. Yazıları ile sürekli olarak Savaş çağrısında bulunmaya devam etti. 1. Dünya Savaşı’nda askere giderek cephede savaştı. [caption id="attachment_22831" align="alignnone" width="600"]Filippo Tommaso Marinetti Filippo Tommaso Marinetti[/caption] İtalya 1. Dünya Savaşı’ndan galip ayrılan tarafta olmasına rağmen ekonomik sıkıntılar derinleşerek devam etti. İtalya halkı diğer Avrupa ülkeleri gibi Rusya’da yükselen komünist devrimin tüm ekonomik yapı ve sosyal yaşam biçimlerini değiştireceğini düşünüyordu. Mussolini bu tehditlerden ancak kendisinin İtalya’yı kurtarabileceğini, gazetesi ve etrafındaki kişiler aracılığıyla halka dikte etti. Mussolini birinci dünya savaşı sırasında cephede milliyetçilik kavramının insanları hızlı ve etkili şekilde harekete geçirme kabiliyetini görmüştü. İtalyan fütüristlerinden oldukça etkilenmişti. Fütüristler gelişim ve yeni bir dünyanın ancak yıkım ve savaş ile geleceğini savunuyordu. Mussolini bu görüşlere oldukça bağlıydı. Fütüristlerle yakın irtibat içindeydi. Fütürizmin kurucusu Filippo Tommaso Marinetti ilerde yazılacak İtalyan Faşist Manifesto’suna Mussolini’ye katkı sağlayacaktı. Yüksek enflasyon, ekonomik yıkım, yayılan komünizm tehdidine karşı fütürizm, milliyetçilik, kapitalizm, büyük İtalya hayalini, solcu görüşlerden aldığı devrim görüşü ile birleştiren Mussolini kendisine ait yönetim sistemini kurdu: Faşizm. [caption id="attachment_22830" align="alignnone" width="600"]Mussolini ve Hitler Mussolini ve Hitler[/caption] Mussolini daha sonra faşist partinin kurulmasını sağlayarak diktatörlüğünü ilan edip 1943 yılında öldürülünceye kadar İtalya’da faşist rejimin uygulanmasını sağladı. Bu dönemde gerçekçilik ve yeni gerçekçilik akımlarının ortaya çıkmasını tetikleyecek bir çok faşist uygulama yürütüldü: Terör, propaganda, basında tek seslilik, şiddet kullanımı, suikast, elit kesimin kontrol altına alınması, düşman yaratmak, yönetimin başında seçilmiş fenomenleşmiş bir yönetici. 1920’lerden itibaren İtalya’da edebiyat disiplininde faşist rejim karşıtı bir çok eser yazıldı. Bu eserler ile edebiyatta yeni gerçekçilik akımı ortaya çıktı. Neo gerçekçilik akımı kendisinden önce ortaya çıkan Verismo olarak adlandırılan gerçekçilik akımından çok fazla referans barındırıyordu. Buna rağmen yeni gerçekçilik savaşın getirdiği yoğun duygular, deneyimler, ekonomik çöküş ve faşizme direnişin etkisi altında Verizmoya göre daha sert bir üslupta şekillendi. Edebiyatta İtalyan yeni gerçekçiliğine Alberto Moravia, Ignazio Silone, Carlo Levi, Vasco Pratolini, Carlo Bernari, Cesare Pavese, Elio Vittorini, Carlo Cassola, Italo Calvino, Curzio Malaparte ve Carlo Emilio Gadda gibi yazarlar önemli katkı sağladı. Edebiyatta bu gelişmeler yaşanırken sinemada yeni gerçekçi fikirler kendisine yer bulamadı. Faşist rejim yararına olmayan herhangi bir filmi çekmek finanse etmek veya sinemada seyirci ile buluşturmak neredeyse imkansızdı. Ancak 1943 yılında faşist rejimin sona ermesiyle yeni gerçekçilik filmleri çekilmeye başlanabildi.

1920’lerden 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesine kadar İtalyan halkına, Amerika’dan ithal edilen filmler aracılığıyla ideal yaşam tarzı faşist rejim tarafından sunuldu. Faşist rejim aynı zamanda Telefoni Bianchi olarak adlandırılan filmler ile halkı otorite ve sermayeye bağlılık göstermeye de yönlendirdi. Telefoni Bianchi filmler ile anlatılmaya çalışılan iktidar ve sermayeye bağlılık göstererek refah içindeki yaşantının bir parçası olunabileceğiydi. Filmlerde aile değerleri, sınıf hiyerarşisi, otoriteye saygı ve muhafazakarlık gibi konular yüceltildi. İtalyan sineması sanatsal olarak yerinde sayarken diğer otoriter rejimler altındaki ülke sinemalarında sinema tarihine etki edecek akımları ortaya çıktı: Alman Dışavurumculuk, Sovyet Montaj. İtalyan yeni gerçekçiliği özellikle news reeller, İngiliz Belgesel Akımı gibi akımlardan çıkan filmlerdeki teknikleri referans aldı. İtalyan yönetmenler film çekebilmek için zaten ulaşmaları oldukça güç olan büyük setlere, pahalı dekorlara, usta oyunculara, klasikleşmiş yöntem ve yaklaşımlara ihtiyaçları olmadığını keşfetti. 1935 gibi koşulların pek de uygun olmadığı bir tarihte, anti-faşist gazeteci Leo Longanesi, yönetmenleri film çekmeleri için sokaklara, kışlalara, tren istasyonlarına gitmeye çağırıp, yeni bir sinemanın ancak bu şekilde çıkabileceğini savundu. 1943 yılında Mussolini’nin ölümü ardından faşist rejimin etkilerini hızlı şekilde azalmasıyla birlikte İtalyan sinemacılar sahaya indi. Yönetmenler filmlerinde news reellar, İngiliz Belgesel, Sovyet Montaj, Fransız Şiirsel Gerçekçilik gibi akımların tekniklerini, İtalyan edebiyatındaki Yeni Gerçekçilik akımını kullanarak İtalyan Yeni Gerçekçilik akımını oluşturdu. [caption id="attachment_22832" align="alignnone" width="600"]Ossessione - 1943 Ossessione – 1943[/caption] İtalyan yönetmenler ekonomik çöküş, faşist rejim ve 1. Dünya savaşının etkileri üzerine filmler çekmeye başladı. 1943 yılında ilk yeni gerçekçi film olarak anılacak Luchino Visconti’nin Ossessione (1943) filmi izleyici ile buluştu.

Visconti’nin Ossessione filmi özellikle yaklaşım açısından çığır açan bir filmdi. Filmin öyküsü, karakterlerin tutkusu, kamera ve kadraj kullanımı, kompozisyonlar sinema için oldukça yenilikçiydi. Filmde yer verilen çarpık ilişki otoriteler tarafından filmin hedef alınmasına sebep oldu. Filmin bazı kopyaları yakıldı. 1945 yılında “İtalyan Baharı”nın başlamasıyla birlikte bir çok İtalyan yönetmen Visconti’nin yaklaşımını geliştirip genişleterek benzer filmler çekmeye başladı. Bu yönetmenler arasında faşist dönemde iktidar için film çekenler de faşist yönetime hiç çalışmamış olan Marksist yönetmenler de bulunmaktaydı. Yeni gerçekçi yönetmenlerin bir kısmı film eleştirmeniydi. Yaklaşık 10 yıllık dönem içerisinde yeni gerçekçi olarak nitelendirilebilecek yüze yakın film çekildi. Bu filmler içerisinden ancak çok az sayıda yönetmenin bazı filmleri ön plana çıkarak yeni gerçekçi akımının sınırlarının belirlenmesini sağladı: Rossellini’nin Rome Open City (1945) ve Paisan (1946) filmleri, De Sica’nın Shoeshine (1946), The Bicycle Thieves (1948), Umberto D. (1952); ve Visconti’nin The Earth Trembles (1948) filmi. Yeni gerçekçi filmler karşıtlık yaratmak üzerine çekildi. Bu karşıtlık sadece ülke yönetimindeki otoriteye karşı değil aynı zamanda İtalya’da gösterime giren otorite yanlısı tüm filmleri, hedefine alıyordu. Faşist dönem ve sonrasında gösterime giren Telefoni Bianchi ve Hollywood filmlerinden içerik ve teknik olarak farklılaşmak yeni gerçekçiliğin en belirgin amacıydı. Yeni gerçekçi filmlere karşı yaklaşımlar film sayısı arttıkça ve akımın karakteristiği oluştukça konsolide olmaya başladı. Filmler İtalya hükümeti ve İtalyan halkı tarafından farklı, dünya sinema camiası ve izleyicileri tarafından farklı şekilde değerlendirilmeye başlandı.

İtalyan Yeni Gerçekçiliği İtalya’da çok kabul görmemiş ve 10 yıllık bir süre içerisinde ana dalga sona ermişti. Buna rağmen dünya sinemasını çok önemli şekilde etkiledi. İtalyan Yeni Gerçekçilik akımı German Rubble film, Free Cinema, British Social Realism, Cinema Vertie, French Nouvelle Vague akımlarını ve Latin Amerika ve Hindistan sinemalarını önemli ölçüde etkiledi. İtalyan Yeni Gerçekçiliği İtalya’da da ana dalgadan sonra çekilen ikincil bir dalga ile farklılaşarak devam etti. Federico Fellini, Michelangelo Antonioni, Pier Paolo Pasolini, Roberto Rossellini, Vittorio De Sica gibi yönetmenler ikinci dalganın taşıyıcıları oldu. Pesimisttik yaklaşımı bir kenara bırakarak İtalya’ya dair güzellemeler yapan pembe yeni gerçekçi filmler de yeni gerçekçilikten referans alan filmlerdi.

İtalya’da yeni iktidar, halka içerisinde bulundukları durumun Yeni Gerçekçi filmlerle anlatılmasını istemedi. Filmler hem gerçekleri anlatıyor hem de oldukça pesimist bir tablo çizip mutlu olmayan öykülerle sonlanıyordu. Faşizm sonrası dönemde bir çıkış noktası yaratmaya çalışan hükümet için bu durumu oldukça zorlayıcıydı. Yeni Gerçekçi filmlere İtalyan halkının yaklaşımı da hükümetten çok farklı değildi. Halk yaşadığı zorluklar içerisinde sinemayı bir rahatlama ve motivasyon noktası olarak görmek istiyordu. İzleyiciler kendi yaşantılarından kaçmak için sinemaya gittiğinde, karşılaştıkları şey ekonomik, siyasi ve sosyal çöküşü konu alan yeni gerçekçi filmlerdi. İzleyiciler yeni gerçekçiliğin en etkili olduğu dönemde dahi Amerikan filmlerine veya Amerikan filmlerindeki gibi iyi bir yaşantının var olduğunu ispatlamaya çalışan İtalyan yapımlarına gitmeyi tercih etti. Bu durum hükümet tarafından da desteklenmeyen Yeni Gerçekçi filmlerin finanse edilememesine sebep oldu. Kısa zamanda yeni gerçekçilik arkasında çok fazla akım yönetmen ve filme ilham vererek sona erdi. Hükümet ve halkın yaklaşımını uygun yeni gerçekçi filmler de çekildi. Bu filmler Pembe Yeni Gerçekçi filmler olarak anıldı.

  • The Road (1954) Federico Fellini

    The Road, İtalyan yönetmen Federico Fellini’nin çektiği bir dram filmidir. Film, bir seyyar satıcının hayatını konu alır. Satıcı, bir sirk gezisi sırasında karısı ve çocuğunu kaybeder ve yalnız kalır. Bu kayıptan sonra, satıcı kendi hayatını sorgulamaya ve arayışa girer. Birçok farklı kişiyle karşılaşır, birçok farklı iş deneyimler, ama her zaman yalnız hisseder. Film, toplumun dışına düşmüş bir insanın yalnızlık, umutsuzluk ve arayışlarını anlatır. The Road, Fellini’nin sinematik tarzının ve karakter odaklı hikayelerinin bir örneğidir.
  • The Path of Hope (1950) Pietro Germi

    The Path of Hope, İtalyan yönetmen Pietro Germi tarafından çekilen bir dramatik filmdir. Film, II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından İtalya’da geçmektedir ve bir grup fakir köylünün hikayesini anlatır. Köylüler, savaş sonrası yıkım ve yoksullukla mücadele ederken, bir yandan da umutlarını korumaya çalışırlar. Filmin ana karakteri olan Don Camillo, köylülere yardım etmeye çalışırken, düzeni sağlamak için köylülerle mücadele eden köyün komünist belediye başkanı Peppone ile çekişme yaşar. The Path of Hope, İtalya’nın yoksulluğunu, sınıf ayrımcılığını ve siyasi mücadeleleri konu alırken, yoksul köylülerin dayanışma ve umutlarını da vurgulamaktadır. Film, İtalyan neorealist sinemanın özelliklerini taşır ve gerçekçi oyunculuk, doğal aydınlatma ve sokak sahneleriyle dikkat çeker.
  • Stromboli (1950) Roberto Rossellini

    Stromboli, İtalyan neorealist film yönetmeni Roberto Rossellini tarafından çekilen bir dram filmidir. Film, İtalya’da savaş sonrası dönemde yaşanan yıkımın ardından hayatta kalmak için zorlu bir karar alan bir kadının öyküsünü anlatır. Almanya’dan İtalya’ya sığınan bir kadın, bir balıkçı köyünde yaşayan ve hayatı zor şartlarda devam ettiren bir grup insanla tanışır. Ancak burada, köyün geleneksel değerlerine uymayan davranışları nedeniyle dışlanmaya başlar. Film, insanların hayatta kalma mücadelesini, toplumun dayattığı normlara uyma zorunluluğunu ve yabancılaşmayı etkileyici bir şekilde anlatır.
  • Rome, Open City (1945) Roberto Rossellini

    “Rome, Open City”, Roberto Rossellini tarafından yönetilen ve İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalya’da geçen bir drama filmidir. Film, İtalyan direniş hareketine odaklanır ve Nazi işgaline karşı mücadele eden bir grup insanın hikayesini anlatır. Film, gerçekçi bir tarzda çekilmiştir ve çekimlerin büyük bir kısmı Roma sokaklarında yapılmıştır. “Rome, Open City”, İtalyan Yeni Gerçekçilik hareketinin en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir ve Avrupa sinemasında büyük bir etki yaratmıştır.
  • Shoeshine (1946) Vittorio De Sica

    Shoeshine, İtalyan neorealist sinemanın önemli örneklerinden biri olan bir drama filmidir. Film, Roma’da yaşayan iki genç çocuğun, bir yandan arkadaşlıklarını sürdürürken bir yandan da hayatlarının zorlu koşullarından kurtulma umudunu yitirdikleri bir dönemdeki yaşamlarını anlatır. İki çocuk, yasadışı işler yaparak para kazanmaya çalışırlar ancak başarısız olurlar ve sonunda polis tarafından yakalanırlar. Film, savaş sonrası İtalya’da yoksulluk, suç, adaletsizlik gibi konulara dikkat çekerken, neorealist sinemanın etkileyici bir örneğidir.
  • Obsession (1943) Luchino Visconti

    Luchino Visconti’nin yönettiği Obsession (Ossessione) filmi, 1930’larda İtalya’da yoksulluk içinde yaşayan insanların hikayesini anlatıyor. Film, James M. Cain’in The Postman Always Rings Twice romanından uyarlanmış olsa da, hikaye İtalya’ya uyarlanmıştır. Filmin ana karakterleri, talihsiz bir otel sahibi ve oteline gelen göçmen bir adamdır. İkisi birbirlerine aşık olurlar ve birlikte kaçmak için planlar yaparlar. Ancak hayatlarındaki zorluklar, ilişkilerini sınar ve sonuçta trajik bir sona neden olur. Film, İtalyan neorealizminin öncüsü olarak kabul edilir ve dönemin İtalya’sındaki toplumsal gerçekçiliği yansıtır.
  • Paisan (1946) Roberto Rossellini

    Roberto Rossellini’nin yönettiği Paisan, İtalya’nın II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı yıkımın ardından ülkenin kurtuluşu için yapılan mücadeleleri anlatıyor. Film, İtalya’nın farklı bölgelerinde yaşayan insanların hikayelerine odaklanıyor. Altı bölümden oluşan filmde İtalya’nın farklı yerlerindeki Amerikan askerleri, İtalyan partizanlar, Katolik rahipler ve diğer sıradan insanların kesişen yaşamları anlatılıyor. Rossellini’nin neo-realist yaklaşımı ile çekilen Paisan, savaşın insanlar üzerindeki etkisini anlatması ve İtalya’nın kurtuluş mücadelesine katılanların çeşitliliğini göstermesi açısından önemlidir.
  • Miracle in Milan (1951) Vittorio De Sica

    Miracle in Milan, Vittorio De Sica tarafından yönetilen bir İtalyan filmidir. Film, yoksul bir yetim olan Toto’nun hikayesini anlatır. Toto, büyükbabası tarafından bir yetimhanede büyütülmüştür ve daha sonra büyükbabası ölünce sokaklarda yaşamak zorunda kalır. Bir gün, bir grup melek Toto’yu ziyaret eder ve ona bir sırrı açıklarlar. Toto, meleklerin yardımıyla bir çöplükte yaşayan insanların arasına katılır ve burada, insanlara umut ve sevgi aşılamaya başlar. Ancak, kötü niyetli insanların da dikkatini çeker ve onlarla mücadele etmek zorunda kalır. Film, hayal gücünün ve umudun gücüne vurgu yaparken, aynı zamanda yoksulluk, adaletsizlik ve insan doğasının karmaşıklığını ele alır. Miracle in Milan, İtalyan neorealist sinemasının özelliklerini taşır ve gerçekçi oyunculuk, doğal aydınlatma ve sokak sahneleriyle dikkat çeker.
  • La Terra Trema (1948) Luchino Visconti

    La Terra Trema, İtalyan neorealist sinemanın önemli filmlerinden biridir ve yönetmen Luchino Visconti tarafından çekilmiştir. Film, Sicilya’da balıkçılık yapan bir ailenin yaşamını konu alır. Aile, balıkçılık işinden sadece geçimlerini sağlayabiliyor ve sürekli borç içinde yaşamak zorunda kalıyorlar. Bu yüzden ailenin genç oğlu, ailelerinin bu yoksulluk döngüsünü kırmak ve daha iyi bir hayat sağlamak için büyük bir karar verir. Ancak bu karar, aileleri için büyük bir risk taşır. Film, sınıf farklılıklarını, zengin-fakir çatışmasını ve insanların daha iyi bir hayat için verdikleri mücadeleyi konu alır. La Terra Trema, gerçekçi oyunculuk ve doğal aydınlatma teknikleriyle İtalya’nın yoksul toplumunun portresini çizmesiyle öne çıkar.
  • L’amore (1948) Roberto Rossellini

    L’amore, İtalyan film yönetmeni Roberto Rossellini tarafından çekilen bir antoloji filmidir. Film iki ayrı hikayeden oluşmaktadır. İlk hikaye, annesini kaybeden bir çocuğun öyküsünü anlatırken, ikinci hikaye bir gezginin bir köylü kadınla yaşadığı aşk hikayesine odaklanmaktadır. Film, neorealizm akımının önemli örneklerinden biridir ve İtalyan toplumunun savaş sonrası yıkımını ve yoksulluğunu yansıtmaktadır.
  • Europe ’51 (1952) Roberto Rossellini

    Europe ’51, İtalyan neorealist film yönetmeni Roberto Rossellini tarafından çekilen bir dram filmdir. Film, bir sosyetik kadının hayatının, bir çocuğun ölümü sonrasında radikal bir değişime uğramasını anlatır. Kadın, çocuğun ölümü sonrasında hayatındaki tüm lüks ve konforlu şeyleri geride bırakarak, insanlara yardım etmeye başlar. Kendini fakir insanların yardımına adamış olan kadın, sonunda kendisini büyük bir hayatta kalma mücadelesi içinde bulur. Film, savaş sonrası İtalya’daki toplumsal sorunları ve bireysel sorumluluğun önemini vurgulayan bir neorealist eser olarak dikkat çeker.
  • Germany Year Zero (1948) Roberto Rossellini

    Roberto Rossellini’nin yönettiği Paisan, İtalya’nın II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı yıkımın ardından ülkenin kurtuluşu için yapılan mücadeleleri anlatıyor. Film, İtalya’nın farklı bölgelerinde yaşayan insanların hikayelerine odaklanıyor. Altı bölümden oluşan filmde İtalya’nın farklı yerlerindeki Amerikan askerleri, İtalyan partizanlar, Katolik rahipler ve diğer sıradan insanların kesişen yaşamları anlatılıyor. Rossellini’nin neo-realist yaklaşımı ile çekilen Paisan, savaşın insanlar üzerindeki etkisini anlatması ve İtalya’nın kurtuluş mücadelesine katılanların çeşitliliğini göstermesi açısından önemlidir.
  • Bitter Rice (1949) Giuseppe De Santis

    Bitter Rice, İtalyan Yeni Gerçekçilik akımının önemli örneklerinden biri olan bir dram filmidir. Film, savaş sonrası İtalya’da pirinç tarlalarında çalışan iki kadının öyküsünü anlatır. Francesca ve Silvana, pirinç tarlalarında çalışan iki kadındır. İkisi de aynı erkeğe ilgi duyarlar ve aralarında bir rekabet başlar. Ancak aynı zamanda, tarlalarda çalışırken, işçilerin hakları ve koşulları hakkında farkındalık kazanmaya başlarlar. Film, işçi sınıfının zorlu yaşam koşullarını, kadın dayanışmasını ve sosyal adalet mücadelesini anlatır. Bitter Rice, savaş sonrası İtalya’da sınıfsal ve toplumsal sorunlara odaklanan önemli bir neorealist film olarak kabul edilir.
  • Bicycle Thieves (1948) Vittorio De Sica

    “Bicycle Thieves” (Ladri di biciclette), 1948 yılında Vittorio De Sica tarafından yönetilen İtalyan bir drama filmidir. Film, II. Dünya Savaşı sonrası İtalya’da yaşanan yoksulluk ve işsizliğe odaklanmaktadır. Film, işsiz bir adam olan Antonio Ricci’nin, iş için gereken bisikletini çalınması üzerine oğlu Bruno ile birlikte bisikleti arama yolculuğunu konu alır. Bisikletin bulunması için birçok çaba harcayan baba-oğul, bu yolculuk sırasında İtalya’daki yoksulluk ve insanlık dramına tanıklık ederler. “Bicycle Thieves”, İtalyan Yeni Gerçekçilik hareketinin en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilmekte ve sinema tarihinin en etkileyici filmleri arasında yer almaktadır.
  • Beautiful (1951) Luchino Visconti

    Beautiful, Luchino Visconti’nin yönettiği bir İtalyan filmidir. Film, zengin ve güzel bir kontes olan Livia Serpieri’nin hikayesini anlatır. Livia, yakın zamanda evlenmiştir ama kocasından memnun değildir. Bir gün, eski bir aşkı olan yakışıklı bir subayla karşılaşır ve tutkulu bir ilişki başlar. Ancak subayın siyasi görüşleri, Livia’nın hayatını ve aşkını derinden etkiler. Film, İtalya’nın II. Dünya Savaşı’ndan sonra geçen bir dönemde geçer ve savaş sonrası toplumsal değişimlerle mücadele eden bir ülkenin portresini çizer. Beautiful, güçlü oyunculuk performansları ve görsel şölen sahneleriyle dikkat çeker ve Luchino Visconti’nin sinema sanatındaki ustalığını sergiler.
  • Angelina (1947) Luigi Zampa

    Angelina, İtalyan yönetmen Luigi Zampa tarafından çekilen bir dram filmidir. Film, II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından İtalya’nın yoksul güneyinde geçmektedir. Angelina, genç bir kadındır ve hayatta kalmak için işsiz kalmış kocasıyla birlikte çiftliklerde çalışmaktadır. Ancak bir gün, Angelina kocası tarafından terk edilir ve tek başına hayatta kalmak zorunda kalır. Bu zorlu koşullar altında, Angelina hayatta kalmak ve yalnız başına ayakta durmak için savaşmak zorunda kalır. Film, savaş sonrası İtalya’nın yoksulluğunu, sınıf ayrımcılığını, aile bağlarını ve kadınların güçlü olma mücadelesini anlatır. Angelina, İtalyan neorealist sinemanın bir örneği olarak kabul edilir ve gerçekçi oyunculuk ve doğal aydınlatma teknikleriyle dikkat çeker.
  • Anni difficili (1948) Luigi Zampa

    Anni difficili, İtalya’nın II. Dünya Savaşı’ndan sonraki zorlu yıllarında geçen bir film. Film, bir gazeteci olan Andrea Marcocci’nin, zor zamanlarda hayatta kalmaya çalışan İtalyanlar hakkındaki gerçekleri yazmak için mücadelesini konu alıyor. Andrea, zorlu bir siyasi atmosferde yaşayan, yolsuzluk ve yasalara uyumsuzlukla mücadele eden bir grup insanın hikayesini yazarken, aynı zamanda bir kadınla da romantik bir ilişki yaşar. Film, savaş sonrası İtalya’nın kaotik sosyal, ekonomik ve politik durumunu, toplumun değişen değerlerini ve insanların zor zamanlarda nasıl hayatta kaldığını anlatan bir portre çizer. Anni difficili, İtalyan neorealizminin özelliklerini taşıyan bir film olarak, zengin oyunculuk performansları ve gerçekçi atmosferiyle dikkat çeker.
  • Umberto D. (1952) – Vittorio De Sica

    Emekli maaşıyla geçinemeyen Umberto D. ev sahibine borçlarını ödeyememektedir. Pansiyondan atılma korkusu ve geçim kaygısıyla günden güne umutsuzluğa düşen yaşlı adamı hayatta tutan tek şey köpeği olacaktır.

En Çok Okunan Listeler

  • 361 bin okuma

    Yasaklı Filmler Listesi

  • 185 bin okuma

    Sexploitation – Seks İstismar Filmleri Listesi

  • Kara-Filmler
    14 bin okuma

    Kara Filmler (Film Noir) Listesi

  • 120 bin okuma

    Klasik Filmler Listesi

  • B-filmler
    16 bin okuma

    B Film Listesi

  • Absurt-Filmler
    24 bin okuma

    Absürt Filmler Listesi

  • 221 bin okuma

    Kült Filmler Listesi